BÖLÜM 14

2K 68 0
                                        

    Berke’nin yüzündeki pislik ifade artık nasıl oluyorduysa bana doğru attığı her adımda daha da iğrenç bir hal alıyordu. Midemde oluşan kusma dürtüsüne engel olmaya çalışıyordum. Mesela birisi beni merak etseydi. Son yer olarak tuvalete baksaydı ve kapısının kilitli olduğunu görünce kapıyı kırıp beni kurtarsaydı. Ardından Berke’yi ölesiye dövseydi. O birisi Ömür olsaydı. Ona şu anda inanılmaz derece de ihtiyacım vardı. Yanımda olması ve aramızda bir problem olmaması için her şeyi yapabilirdim. Sadece, inanın bana buna Berke ile bir barın kadınlar tuvaletinde yalnız olmak dâhil değil. Arka arkaya giderken sırtımın soğuk duvarla olan temasında bedenimi bit titreme esir aldı. Ne var ki o titremenin sebebinin duvarın gerçekten soğuk olmasıyla alakası yoktu. Tek sebebi, parmak uçlarıma kadar hissettiğim Berke kaynaklı korkuydu. Hele de şimdi kaçacak bir yerim de yokken. Ve Berke, kendisi ile aramızda mesafe kalmayana kadar dibime girmişken. Korkuyordum işte. Sadece korkuyordum. Soğuk elini Emre’nin seçtiği kısa elbisemin açıkta bıraktığı bacaklarımda hissedince gözlerime yaşlar doluştu. Ve şükürler olsun ki, eli sabit duruyordu. Yüzüne bakamıyordum. Çünkü bakarsam ağlardım. O şerefsizin karşısında aciz bir kız çocuğu gibi görünmek istemiyordum. Kahrolası aptal domuz!

“Neden yüzüme bakmıyorsun tatlım?”

  Başka zaman olsa ona inanabilirdim. Sesi o denli nazik ve şefkat doluydu. Ama işte ben biliyordum o sesin altında ne piç bir insan yattığını.

“Gerçekten yüzüne bakmamı mı istiyorsun?”

   Sesimi olabildiğince güçlü tutmaya çalışmıştım. Elini çenemin altına koyup başımı kaldırdı.

“İstemiyorum. Ben dersem sen yapmak zorundasın.”

  Gözlerimi devirdim. Kendini ne sanıyordu ki bu herif?

“Yaaa öyle mi?”

“İstersen deneyelim. Ha?”

  İçimden gelen ani istekle yüzüne tükürdüm. Her ne kadar sonuçlarını bilsem de. Berke kararan gözlerini bana dikip elinin tersiyle yüzünü sildi.

“Şuna da bakın! Bu ne cesaret Melis Hanım?”

“Senden nefret ediyorum!”

“Ben de seni seviyorum meleğim.”

“Sen bittin. Damla’ya her şeyi anlatacağım. Onu kandırmana izin veremem. Vermeyeceğim de!”

“Sen anlatırsan, ben de anlatırım.”

“Ne saçmalıyorsun? Elinde bir şey yok ki!”

“Yalan söylemek çok mu zor?”

“Ne!?”

   Dudağımın kenarına küçük bir öpücük kondurdu. Tiksintiyle yüzümü buruşturdum.

“Eğer Damla’ya herhangi bir şey anlatırsan, ben de ona senin beni baştan çıkarmak için çabaladığını ve sürekli ondan ayrılmam için bana baskı yaptığını söylerim.”

“Bunu yapamazsın seni lanet olası. Bunu yapamazsın!”

“Öyle bir yaparım ki hem de. Ve Damla sana değil bana inanır. Yıllardır âşık olduğu BANA!”

  Omzumu sertçe duvara çarptı. Çarpmanın etkisiyle oldukça sızlamıştı omzum. Ah moraracağına eminim! Hem verdiği acıyla hem de tehdidi yüzünden ağlamaya başladım. Berke hayvan gibi bir kahkaha attı.

“Daha demin bana diklenen şu küçük zavallıya da bakın! Ağlıyor musun Melis? Gerçekten mi?”

  Tuvaleti çınlatan bir kahkahanın daha ardından, eğilip yanıma çömeldi. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

TATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin