BÖLÜM 16

2K 73 0
                                        

  Aradan geçen bir hafta birçok şeyi de beraberinde değiştirmişti. Bazıları iyi, bazıları kötü. Ama sonuçta değişen bir şeyler vardı ortada. Mesela Buse ile benim bayağı yakınlaşmamız gibi. Kabinden çıkan Buse’ye gülümsedim. Doğruyu söylemek gerekirse, üzerindeki kırmızı elbise düzgün fiziğini mükemmel bir şekilde sarmıştı. Uzun bir ıslık çalıp ayağı kalktım.

“Bugün boş musun yavrum?” 

  Kalınlaştırmaya çalıştığım sesime gülmemek için kendini zorladı.

“Seni terbiyesiz sapık!”

“Kimmiş sapık? Götüreyim seni evime, gerisi Allah ne vergiyse güzelim.”

“İmdaaat! Yardım ediiin.!”

  İkimizde kahkahalara boğulurken, gülerken oturduğum koltuğa Buse’yi de çekmiştim. Son bir kahkaha daha atıp ayağa kalkan Buse’nin ardından ben de kalktım.

“İnanılmaz oldun.”

  Beline sarılmıştım arkasından. Aynada gözlerimiz buluştu.

“Öyle mi dersin?”

“Kesinlikle.”

“Acaba iki mağaza önceki siyah olanı mı alsaydım?”

“Hayır, güven bana. Ömür sana bayılacak. Buna eminim.”

  Gözlerini kapatıp iç çekti.

“Sen öyle diyorsan.”

“İnan bak, muhteşem oldu.”

“O zaman alalım bunu. Hemen değiştiriyorum üstümü.”

“Ben birkaç bir şey bakıyorum.”

“Tamam tatlım.”

  Deneme odalarının olduğu bölümden çıkıp kıyafet bölümüne geçtim. Değişen şeylerden birisi de buydu. Ben ve Ömür ya da Buse ve Ömür de diyebiliriz. Ömür de ben de o konuştuğumuz en son geceyi silip atmıştık. Ya da ben hala atmaya çalışıyordum. Ömür hakkında bir şey söyleyemem kesin. Ama şu var ki beni dinliyordu. Buse’yi henüz üzecek bir şey yapmıştı ve bu benim için iyi bir şeydi. Yani beni dinliyor oluşu. Onunla olabildiğince az karşılaşmaya çalışıyordum. Ve ya olabildiğince az göz göze gelmeye çalışıyordum. Bazen topluca oturduğumuz da başımı çevirince onun bana baktığını görüyordum. Bunu sürekli yapıyordu. Aslında tek korkum Buse’nin bir şeylerden şüphe filan etmemesi. Yeni ve hızlı başlayan arkadaşlığımızı bitirmek istemiyordum çünkü Buse’yi ciddi anlamda çok sevmeye başlamıştım. Yine de Ömür’e her baktığım da o gece ardımdan bağırışını aklıma getirmeden de edemiyordum. Başka bir zamanda olsaydı. Keşke başka bir zaman söyleseydi de o iki kelimeyi koşa koşa gitseydim kollarına. Ama artık bu imkânsızdı. Çok imkânsız.

“Melis beni duyuyor musun?”

  Yanımda konuşan Buse’yi ancak fark etmiştim.

“Dalmışım tatlım. Ne diyordun?”

“Ömür diyorum. Bugünlerde eskiye göre bana çok iyi davranmaya başladı. Ama bu yemek işi... Beni çok şaşırttı Melis.”

“Bu iyi bir şey değil mi?”

“İyi mi? Delirdin mi? Bu harika bir şey.”

“Tamam, o zaman sorun ne?”

  Ellerini iki yanına bırakarak yüzünü astı.

“Bilmiyorum. Ya bir nedeni varsa bu yemeğin?”

“Ne gibi?”

“Mesela ya benden ayrılırsa?”

TATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin