BÖLÜM 8

2.3K 74 0
                                        

  Elimdeki mikrofonu salak gibi çevirip dururken içimden gelen bir dürtüyle konuşma ihtiyacı hissettim.

“Hey, ııı ben Melis. Tamam bunu niye söyledim bilmiyorum. En iyisi başlayayım ben. –bu arada gülüşme sesleri gelmişti.- Bir de son olarak bu şarkıyı isteyen üstüne alınabilir.”

Yok ki senin bir yedeğin

Kötü kedi Şerafettin!

Söyle nasıl kıydın bana?

Hem canındım hem ciğerin

Kendimi bulamıyorum.

Geri alamıyorum

Ben her gece rüyalarda

Hep sana hak veriyorum

Kendimi bunun için mi yorucam ben?

Kalbimi bunun için mi kırcam ben?

Yok ki senin bir yedeğin…

     Sahnede olduğum süre içerisinde üzerimde olan gözlerine son bir bakış atıp, alkışlar ve ıslıklar arasında uzatılan ellerden birini tutup aşağı indim. Ve tuttuğum elin Emre’ye ait olduğunu görmemle elimi çekip kızları bıraktığım yere yürümeye başladım. Bileğimin ikinci kez tutulmasıyla mecburi olarak durmuştum.

“Melis bir dinlesen. Yetmez mi bu kadar?”

  Sessizliğimi korumakta sonuna kadar direnecektim.

“Kızım yapma işte. Bak hayvanlık ettim anlattım. Affet ha hadi n’olur?”

  Onunla ilgilenmiyormuş gibi başımı diğer tarafa çevirdim. Ama Emre de en az benim kadar inatçıydı. Başımı elleri arasına alıp beni ona bakmaya zorlayarak önüme geçti.

“Yeter hadi. Bak affet lütfen. Valla bak sana bulaşmadan hayat geçmiyor. Hadi ne istersen yaparım.”

“Bence sen ne yap biliyor musun? Siktir git!”

     Emre’nin büyüyen gözleri eşliğinde arkamı dönüp kızları bıraktığım yere yöneldim. Tamam biliyorum bunu beklemediği açıktı. Zaten söyledikte sonra anında pişman olmuştum. Ama olmuştu bir kere. Yani öyle çok küfreden biri değilimdir. Emre’de bunu bildiği için benden küfür yemesi garibine gitmiş olabilir. Neyse hak etti ama diyip kendimi avutmak istiyorum şimdilik. Masaya geldiğimde ufak çaplı bir şok yaşayıp ardından gülme krizine giresim geldi ancak kendimi frenlemem kolay olmadı değil. Merve koltuğa iyice yayılmış uyuyordu. Yanında oturan Buse’nin üstüne devrilip durması ve Buse’nin de her defasında artık bezmiş bir vaziyette onu kenara itmesi de cabasıydı. Damla’ya gelirsek başını Berke’nin omzuna dayamış mayhoş mayhoş bakıyordu. Daha yirmi dakika önce Damla’dan gelen itirafa aklıma gelince şu anki durumunun onun için pek de iyi olmadığını fark ettim. Ancak bu durumda elimden gelen bir şey olmazdı. Berke elindeki bardağından –içindekinin meyve suyu olmadığına kalıbımı basardım- birkaç yudum alıp bana baktı.

“Sesin güzelmiş.”

“Yani abartılacak kadar değil ama biliyorum.”

  Buse gözlerini devirirken Berke ile gülmeye başlamıştık bile. Ve o anda orada olduğunu bile fark etmediğim Ömür’ün kalkıp gitmesi bir oldu. Berke’nin diğer yanına oturarak ve tabi ki çaktırmamaya çalışarak Ömür’ü takip ettim. Bar kısmındaki Emre’nin yanına gitmişti. Biraz eğilip Emre’nin kulağına bir şeyler söyledi ve bununla beraber ikisi sahneye yöneldiler. Hadi ama kareoke mi yapacaklardı? Emre’nin mikrofonu almasıyla çıkan cızırtılı sesle herkes onlara bakmıştı.

TATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin