“Tekrar iyi ki doğdun tatlım.”
“Of iyi ki varsınız ya.”
Bir kez daha gözyaşlarım akarken Merve’ye sarıldım. Ve ardından Damla’ya da. Ayrıldıktan sonra tek ağlayanın ben olmadığını fark ettim.
“Sizi çok özleyeceğim. Keşke daha uzun kalsaydınız.”
“Ama Melis yapma böyle yaa.”
“Ya biliyorum tamam. Lanet olası vizeler.”
Soktuğumun vizeleri.
Etrafı kaplayan sessizlikle başımı bana bakanlara çevirdim. Anlaşılan sandığım kadar sessiz düşünmemişim. Utançla üst dişlerimle alt dudağımın köşesini ısırırken sessizliği bozan her zamanki gibi Emre’nin devasa boyutlardaki kahkahası oldu. Ardından diğerleri de katılınca gırgır şamata koptu. Merve ve Damla ile son defa sıkıca sarıldıktan sonra onları uçağa girişlerin yapıldığı bölüme uğurladık. Onlara el sallayıp içerdeki bölüme geçmelerini bekledikten sonra Buse koluma girip İpek de diğer yanıma geçti. Ömür ve Emre ise Buse’nin yanında yürüyordu.
Bugün hayatımın en güzel doğum gününü yaşamıştım. Yanında mutlu olduğum kişilerle birlikteydim. Unutamayacağım bir gündü kesinlikle. Merve ve Damla erken başlayan vizeler nedeniyle bir günlüğüne gelseler de diğerleri bir süre daha buradaydı. En azından birkaç gün daha fazla duracaklardı. Havaalanının bahçesine çıktığımızda içimi serin bir rüzgâr doldurdu. Bekleyen taksilerden ikisinin yanına ilerlemeye başladık.
“Ben burada ayrılayım artık.”
“Tek başına mı gideceksin? Hayatta olmaz.”
“Meliscim bende en az senin kadar Ankaralıyım.”
“Ama bu, gece gece kız başına tek başına bineceğin anlamına gelmiyor.”
“Melis-“
“Emre, İpek’e evine kadar eşik eder misin?”
“Hı-ne?”
“Tatlım hiç gerek yok.”
“Tabi olur. Gel İpek.”
“Emre adresi biliyorsun değil mi?”
Benim şüpheli bakışlarıma karşılık Emre küçümser bir bakış attı. Bunun anlamını gayet iyi biliyordum.
“O zaman evde görüşürüz. Bu arada İpeeek.”
Yanına gidip sıkıca sarıldım.
“Sen var ya sen. Ne kadar teşekkür etsem az. En büyük hediye senindi.”
“O kadar anlatmana bende tanıyayım dedim şu Mersinlileri. Mutlu olman mutlu olmam demek.”
“Çok ama çok mutluyum.”
“O zaman sorun yok. İyi geceler bebek!”
Cevap vermeden İpek’in, taksinin kapısını açık tutan Emre’nin yanına gidişini izledim. Bu kızın hakkını nasıl ödeyecektim?
Buse ile arka koltuğa yerleşirken, Ömür şoförün yanında yerini aldı. Evin adresini söyledikten sonra başımı Buse’nin omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım.
**
Her ne kadar Emre, Buse ve Ömür otel konusunda diretseler de ben kesinlikle karşı çıktım. Ne yani buraya kadar gelmişler bir de otelde mi kalacaklar. Güldürmesinler beni. Madem gelmişler, biz de kalacaklardı. Tabi ki de.
Emre geldikten sonra benim için ikinci bir kutlama yapmıştık. Annem ve tabi ki babam ile birlikte. Ben diyorum bugün hayatımın en mükemmel günü diye.