Anlamsız bakışlarını iksir ustasına çevirdi. "Tüm bunlar... Bana sadece Dumbledore'un ne kadar çabaladığını anlatıyor. Ve senin taraf değiştirme nedenini."
Snape, Harry Potter olmasa fark etmeyeceği ayrıntılar yüzünden Lupin'i anlayabiliyordu. Adamın karşısındaki sandalyeye oturarak açıklamaya koyuldu. "Kehanet gerçek değil. Tamamen Dumbledore'un bir planı. Tralawney'e imperius yapıyor. Benim buna kulak misafiri olup Karanlık Lorda anlatacağımın farkındaydı. Karanlık Lordsa bunu öğrenince anıyı izleyip teyit etme gereği bile duymamıştı. Son zamanlardaki deliliğinin de etkisiyle hepsini öldürmek istiyordu. Lily'nin hayatı için ona yalvardım. Ancak önüne çıkarsa öldüreceğini söyledi. Lily oğlunun ölümüne göz yummazdı. Bunu bildiğim için Dumbledore'a gidip uyardım. Sır tutucunun Sirius Black olması gerekiyordu ancak ne olduysa büyü sırasında kararları değişmiş, Pettigrew'i sır tutucu yapmışlardı. Dumbledore'un onun hain olduğunu bilmemesi imkansız. Kabul etmelisin ki çapulcular arasında en yeteneksiz olan oydu, zihnine ulaşmak çok zor değildi. Zaten Dumbledore usta bir zihinfendardı. Ben de Potter gibi Dumbledore'un Pettigrew'i bile bile sır tutucu yaptığını düşünüyorum. Büyük ihtimal adresi Karanlık Lorda ilettikten sonra benim saldırı tarihini haber vermemi, bu sayede de tuzak kurmayı hedefliyordu. Belli ki Karanlık Lordu deviren kişi olmayı planlıyordu ancak planları bozuldu. Karanlık Lord adresi öğrenir öğrenmez benim haber vermeme fırsat kalmadan yola çıkmıştı. Öyle ki zaten benim ona ihanet ettiğimin farkındaymış. O her zaman bir adım öndeydi, planları Dumbledore kursa bile. Şimdi anıları tekrar izle, anlattıklarımı göz önünde bulundurarak."
İmperius lanetinin gerçekliği yüzüne çarparken başını bir kez daha düşünselinden çıkarmıştı. Şaşkınlıktan söyleyecek bir şey bulamıyordu. İksir ustasının siyah gözlerine uzunca bir süre sadece baktı.
Snape birkaç ay önce benzer şeyler yaşamıştı belki ama Lupin'in yaşadıkları kat kat daha fazlasıydı. Dumbledore onu Hogwarts'a kabul eden, yalnızlığından kurtaran adamdı. Ve aynı zamanda ona güvenen insanlara ihanet eden de oydu. "Bana zihinbend öğretir misin?"
İksir ustası, birkaç gün önce sorulsa kesinlikle reddedeceği soruya cevap olarak başını olumlu yönde salladı.
******
Kahvaltı için büyük salona girdiklerinde Harry kızın elini bırakmadan Slytherin masasına yöneldi. Ayrı masalarda oturmak sinirlerini bozuyordu. Zaten hiçbir Slytherinli Gryffindor forması giyen kızın masalarına oturmasına karşı çıkamazdı.
Slytherin öğrencileri Hermione'nin varlığını kabulleneli uzun zaman oluyordu. Artık ona Gryffindorlu bir öğrenci gözüyle bakmıyorlardı. Karanlık tarafta olduğu sürece kimsenin binası önem taşımıyordu. Ayrıca kız muggle doğumlu bir Gryffindorlu olduğu halde kendi isteğiyle karanlık tarafa geçmişti. Bu onun deli cesaretini ve neden Gryffindorda olduğunu kanıtlardı.
Draco, Hermione'nin de geldiğini görünce Slytherin'deki tek muggle doğumlu kızla arasındaki boşluğu biraz daha açtı.
Gwen Jones, dönemin ilk günü Harry Potter'ın yaptığı konuşmadan sonra Slytherin öğrencileri tarafından kabullenilmişti. O günden sonra hiçbiri kan durumu yüzünden ona sataşmamıştı. Hermione yanına oturduğunda gülümsedi. Kendisi gibi muggle doğumlu olan kıza hayranlık duyuyordu. Kesinlikle en büyük hedefi onun gibi güçlü olmaktı.
Hermione kızın gülümsemesine karşılık verdi. "Günaydın Gwen."
"Günaydın Hermione. Olanları duydunuz mu?" Hermione kaşlarını çatarken yanındaki çocuğu dürtüp onlara dönmesini sağladı.
"Neler oluyor?"
"Bir muggle özel telefon hattından Sirius Black'i gördüğünü ihbar etmiş. Üstelik buradan fazla uzakta da değil. Seherbazlar gidene kadar Black ortalıktan kaybolmuş tabi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Varisi (Harry Potter AU)
Fanfiction"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım."