"When you touch me you take me to heaven"

28 16 2
                                    

"Bunca yıl sonra taşlaştığını düşündüğüm kalbimin yeniden attığını hissettirdi bana. O gülüşü varya.. Tanrı'm biliyor musun?  kimse görmesin, sadece bana öyle gülsün istedim."



Gece:01.05


Gece yarısını çoktan geçmişti.

Fakat bazıları için gece yeni başlamıştı.

Dibi gelmiş olan içeceğinin metal açacağını can sıkıntısından sökmeye çalışan Yoongi için de öyleydi aslında. Belki bir umut arkadaşı gelir diye geceye kalmıştı fakat bunun yerine aslında beklediği olan ihtimal gerçekleşmiş, arkadaşı ne aramış ne de aramalarına cevap vermişti.

"Nerde bu çocuk .."
Son kelimesini uzatarak söylemişti.

Kendi kendine güldü.

"Aish..." teneke kutuyu sesli bir biçimde ayaklarını koyduğu masaya koyarken avuç içini gözüne bastırdı.
Uykusu vardı fakat uyumak istemiyordu.

Aramızda kalsın, Yoongi yalnızken uyumaktan pek hoşlanmıyordu.

Bu yüzden ciddi ciddi Jeongguk'u beklemeyi düşündü ama yapmayı düşündüğü şeyin gerizekalılıktan hallice olduğunu bildiğinden uykusunu dağıtmak için başka bir şey yapması gerekiyordu.

Elini ovuşturduğu gözünden ayırıp deri koltuğa yaslarken dışarıdaki soğuk havanın uğultusu kulaklarına vurdu ve kapattığı tek gözünü açtı. Islık sesi çıkarıyor, cama seslice yumruk atıyor gibiydi. Bu gece hava bile kızgındı ve yağmur yağacak gibi gözüküyordu.

Yani Jeongguk eve bu saatten sonra nah gelirdi.

Sesli bir iç çekip toparlandığında ne yapacağına çoktan karar vermişti. Çok basitti. Biraz yürüyüş yapacak ve Namjoon'un evine gidecekti hem büyük ihtimalle Jeongguk da oradaydı .

Ve büyük ihtimalle telefonunun şarjı bitmişti.

Kendi kendine planını onaylarken ayağa kalktı. Işık kapalıydı ve içeriye sadece sokaktaki lamba sayesinde giren cılız ışık vardı. Bu ortamı severdi. Geceyi daha çok severdi gündüzdense. Gündüz ne gözükmüyorsa gece ortaya çıkıyordu. Hırsızlıklar, polisin siren sesleri bazen ambulans bazen bir kedi çığlığı...

Kapının hemen sağ tarafındaki geniş masaya ulaştı çok geçmeden. Masanın iç tarafına eğilip çekmeceyi açtı ve stüdyonun anahtarını gördüğü gibi aldı.  Çekmeceyi geri kapatıp doğrulurken anahtarı çoktan siyah kotunun iç cebine sıkıştırmıştı.

Direk olan askılıktan gri kabanını alıp sırtına geçirdi. Düğmelerini iliklemeden kapıya yöneldi siyah mat botlarının eşliğinde. Şimdi rüzgarın sesi daha da hiddetli geliyordu kulağına. Gök acısını, yine geceden çıkarıyordu. Beyaz elleri kapının kulpunu kavradı ve aşağı indirip kendine çekti.

Kapıyı açar açmaz gri saçları alnından uçuştu.

Dişlerini birbirine bastırıp kapıyı arkasından kapattı ve kilitledi.

Ah, üşüyordu.

Elini kulptan çeker çekmez kabanının düğmelerine götürdü ve hızlıca ilikledi. Soğuk hava yanaklarına ufak buseler kondurup geri çekiliyordu. Yoongi bu soğuk öpücükler karşısında biraz savunmasızdı.

Kendi kendine sessizce küfretti.

Şu yalnızlık korkusunu bir türlü aşamıyordu. Jeongguk çoğu zaman yanında olduğu için sorun olmuyordu fakat olmadığı zamanlarda aptal takıntısı ortaya çıkıyor, kendini huzursuz hissediyordu. Çocukluğundan kalmaydı.

God's Children°||Taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin