"Oh ma douce souffrance... "

39 16 3
                                    


Bence şarkı ve bölüm çok uydu.

"On beş yıl.. On beş yıldır dudağının sıcağı hala benimle Jeongguk."



İngiltere,Londra

"Taetae sana bir şey söyleyeceğim ama sakın babama söyleme olur mu?"

Çocuk odasına göre epey büyük odada, ahşap yer döşemesini boydan boya kaplayan, basketbol motifli ve açık mavi duvardan daha koyu bir renkte olan halı vardı. Üzerinde, odanın neredeyse yarısını kaplayan bir tren, raylarının üzerinde ise kendi yaptıkları karton geçitler ve maket insanlar vardı. Tren gece vakitleri olmasına rağmen, tepesinde yanan kırmızı ışıkla beraber hala çalışır vaziyetteydi. Ortamda,kendi fısıltılarından başka bir de trenin sesi  geliyordu.

Dört duvarda da  asılı renkli renkli duran raflarda, Jeongguk'un dizdiği çeşit çeşit araba ve oyuncak bu gece onların 'ufak' sırrına eşlik edecek olan baş şahitlerdi. Bu yüzden sessiz bir biçimde duruyorlar merakla fısıldaşmalarını dinliyorlardı.

Oturdukları büyük yatak,yerden çok da yüksekte değildi. Tam da yedi yaşındaki Jeongguk'un erişebileceği bir vaziyetteydi. Ailesi her şeyi göz önünde bulundurmuştu.

Esmer çocuk başını salladı konuşmadan önce.Aralık kızıl dudakları ,kocaman bakan kahverengi gözleriyle tanrı şahit, o kadar sevimliydi ki.

"Merak etme Jeongguk,söylemem biliyorsun.." baş ve işaret parmağını birleştirerek dudak çizgisinde boydan boya gezdirdikten sonra kıkırdamıştı.

"Bak,mühürledim." Jeongguk da kıkırdarken elinde tuttuğu büyük feneri çenesinin altına yasladı.Üstlerine beyaz çarşafı çekmişler,başlarını birbirlerine yaslı dururken ufak bir çadır yapmışlardı kendilerince.

"Tamam o zaman." Jeongguk ilkokula başlayalı tam bir hafta oluyordu. Taehyung üçüncü sınıfa geçmişti fakat henüz ,tam dokuz yaşında değildi.

"Babam bana kızlar güzel mi diye soruyor Taetae.."dedi nefesini verip fenerde,ellerin tutuşunu sıklaştırırken . Babası ona sık sık şakasına kızları sorar,farkında olmadan küçük oğlunu darlardı. Klasik bir baba modeliydi işte,annesi ne kadar babasına kızsa da adam uslanmıyordu.

Taehyung ise Jeongguk'un söylediği şeyin cevabını bekledi. O okulu tanıyalı iki yıl olmuş,yine de kimseyle arkadaş olmamıştı Jeongguk için. Jeongguk'tan da bunu bekliyordu ,çünkü birbirlerine söz vermişlerdi. 
Bu aptal kızlar olsa bile.

Birbirlerinden başka kimseleri olmayacaktı..

 Acaba bir haftada biriyle çok yakın olmuş muydu? Kızları güzel buluyor muydu? Ya bir kızla arkadaş olup onu unutursa? Ya sözünde durmazsa?

Ya bir erkekle arkadaşsa!

 Hayır bu olmamalıydı,o jeongguk'a daha çok şeker verebilirdi. Birlikte uyuduklarında daha da sıkı sarılabilirdi .

İçini kemiren sorularla birlikte üzgünce bakmıştı Jeongguk'a . Annesinin kesmeye kıyamadığı açık kahverengi dalgalı tutamları ensesine kadar uzanıyor,perçemleri burnunun ucuna kadar gelip huylandırıyordu burnunu Jeongguk'un. Taehyung'a göre Jeongguk birçok kızdan daha güzeldi. Ona bakan koca bademleri çok sevimli geliyordu ya da kurabiye yerken her seferinde üzerine dökmesi, minik Taehyung'un onda en sevdiği şeylerden biriydi.

Jeongguk ,Taehyung'un bakışının değiştiğini anlayıp sol elini fenerden çekti ve ellerini kucağında birleştirmiş olan Taehyung'un sağ elini elleri arasına aldı. Onun bunu söyleme amacı çok farklıydı.Elbette ki, kimseyle bir haftada arkadaş olamamıştı. Hatta bir hafta boyunca hiç oturduğu yerden kalkmamıştı neredeyse.Gözleri kısılıp gülümserken,Taehyung'un mimiklerini izlemişti,kıskandığı çok belli oluyordu.

God's Children°||Taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin