"Çünkü sen , hala dayanma sebebimsin."
Buzullar,
Evet buzullar.
Ellerimin arasındaki saç tellerine dahi işlenen buzullar batıyor, soğuk olan ellerim yüzünden hissetmiyordum sadece. Uysaldı, bir günde sanki adet edinmişti kendine dizlerime yatmayı. Bir anneden medet umar gibi, sıkı sıkya tutuyordu tek elimi. En az, onun bana kaldığı kadar hasrettim ona. Üç yıl, üç yıl boyunca çentik attığı damarlarından sızan merhamet açlığı, tuttuğu tenime sirayet etmişti. Seviyorum diyemeyen adam, hem kendini, hem de beni esir etmişti nazarımda."Okşa saçlarımı Jeongguk,pamuk ellerinin değmediği her tel, zaman geçtikçe kurudu. Yeniden can ver onlara."
Asmıştı kum torbasını dediği gibi, yatağın üç metre ilerisine, bodrumun tam ortasına. Koyu maviydi, ağır ve irice duran gövdesi, dokunulmadıkça sarsılmıyordu. Taetae'nin aksine ,boğumlarımda etlerinin dövüldüğü adamlar hiçbir şekilde girmemişti kabuslarımda. Hırslıydım o zamanlar,beni Taehyung'tan ayıran adamlar onlarmışcasına hırslıydım. Dövdükçe sakinlemeye çalışıyor, unutmaya çabalıyordum.
Olmuyordu.
O küçük çocuğun beni hala affetmediğini hissettikçe ne dövdüğüm adamlar ne de maruz kaldığım şiddet bana iyi geliyordu. Yoongi,en sonunda fark etmişti ya..beni oradan uzak tutmak için elinden geleni yapmıştı. Geçecek,diyordu. Mecbur kalmıştın,diyordu. O seni böyle görse üzülmez miydi ,diyordu.
Üzülürdü,derdim fakat beni üç senedir takip eden acım,hiçbir şekilde durdurmamıştı tanık olduğu halde. Üzüldüm, bunun farkındalığı canımı biraz daha yaktı lakin umursamadım.
Yine öyle bir gündü bugün de, istediğim zaman çıkabileceğimi söylese de ben evim bellediğim bodrumda uyanmıştım. Oda yarı aydınlıkken, göğsümdeki bir ağırlığın sancısına aralamıştım gözlerimi. Karnıma sarılan kollar, boynumu gıdıklayan tellerle uyku sersemi bir şekilde kaşlarımı çatmış, yattığım zaman yalnız yattığımı hatırlamıştım. indirdim bademlerimi daha aşağı. Görüş açıma yabancı olmayan saçlar, zavallı kalbimin bir daha hiç atmayacakmış kadar hızlı atmasına neden oldu. Olacaktı,yavaş yavaş ya da son sürat. Eritecektim onun buzlarını. Bir daha ağlamamak için dondurduğu kahveleri bana baktıkça artık üşümeyecektim.
Dediği gibi beraberdik yeniden.
Parmaklarımı saçlarına götürdüm,okşadım ince tutamlarını. Birkaç gün önce dokunmaya çekindiğim saçlarını şimdilerde kendisi bana sunuyordu. İtirazım yoktu,saçlarını okşamama bana sarılmasına itirazım yoktu lakin ,bir açlık hissediyordum, soyut fakat somuta dönecek bir açlık. İstemsizce düşlerime sızan bir açlık. Parmaklarımı , onun dışında kimsenin değmediği dudağıma götürtecek bir açlık.
Kızıllıklıkları, sımsıkı yumduğu kızıllıklarına açtım. Nasıl da öpmek istiyordum onu...on sekiz saniye, onu on sekiz saniye öpmek istiyordum.
Daha fazla.Ses çıkarmadım, zihnim eskisi kadar çocuksu bir masumiyet barındırmıyordu sanki. Öpmek gerçi, masumcaydı. Gözlerimi tavana kaydırdım . Kafamın altındaki yastığı,yataktan sarkar vaziyete gelen kolumla başımın altına götürüp dikleştirirken,uyanmaması için dikkatle davranıyordum. Küçük bir çocuk gibiydi.Göğsümdeki kemiklerim, yanaklarına batıyordu bunu hissediyordum. Acımıyor muydu canı? Benim bile nefes aldıkça sızlar hale gelen kemiklerimi, nasıl da etmişti yastık kendine oysaki.
Kıpırdandı biraz,saçları boynumu huylandırırken daha da sıkı sarıldı. Başını yavaşça kaldırdığında nefesimi tutmuş,saçlarında dolanan parmaklarım olduğu yerde durmuştu. Bademlerimi ,saniye geçtikçe kadrajıma giren yüzünde gezdirdim. Sık kirpiklerinin çevrelediği kahveleri,gözlerime değdi. Çenesini kemiğime dayadı. Şişen gözlerine değdirdim harelerimi. Kademe kademe aşağı indirdiğim bakışlarım,ufakça araladığı kızıllığına değdiğinde kanım damarlarımdaki ısısını biraz daha arttırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God's Children°||Taekook||
FanfictionTanrı'nın Çocukları. Bir insanı ne kadar çok seversen, Açtığı yara ve geride bıraktığı enkaz çok büyük olurdu. Kim Taehyung benim enkazımdı. Çocukluğum, Masumluğum, Lakin en çok da acımdı. -Grace 21.08.19