"Lost On you."

40 6 4
                                    


Vahşi... Selam!

"Ne kadar seviyorsun beni? "

Aynı gün,

Zemine basan ayakları aceleci, zihni aşırı doluydu. Kulakları, sûkunetten yoksun bir şekilde uğulduyor, telefonu tutan elleri titriyordu. Jiminnie'den ayrıldığında ona söz vermişti.

"Söz ,en kısa zamanda geleceğim."

Bebek yüzlü oğlanın bakışları yüzünden kabul etmiş,ardından hastaneden çıkmıştı.

Ah..bu çocukla daha çok işi vardı.

Beyninin meşkuliyetiyle beraber kendini Namjoon'un evinde,kapısını tıklatırken bulmuştu ardından.Gelme amacı ufak bir selam verip Jeongguk'u almaktı.Fakat sorduğu soruya aldığı yanıt,ummadığı şekilde gelmişti.

"Jeongguk buraya hiç gelmedi dostum."

Jeongguk Namjoon'a gitmemişti.

Telefonlarını açmıyordu.
Kapalı değildi, telefon açıktı. Bunu sonuna kadar çalıp öyle kapanmasından anlamıştı. Hem, operatör devreye girip aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz de dememişti.

Son çare olarak, şu anda stüdyoya gidiyordu yokuş tırmanarak.

"Umarım oradasındır Kookie.."

Mırıldandı. Jeongguk için gerçekten endişeleniyordu. Yıllardır beraber yaşadığı arkadaşı,ondan habersiz tek bir adım dahi atmazken,şu an ne telefonlarını açıyordu , ne dediği gibi Namjoon'a gitmişti.

Onunla lisesinin müzik odasında tanışmıştı. Kendisi, yardımcı piyanist olarak çağırılmış, Jeongguk'u işte o zaman görmüştü.

Şimdi ki gibi sağlıklı değildi o zamanlar. Çok daha zayıftı ve insomnia problemi çekiyordu. Yaşı daha on yediydi, öğrendiği kadarıyla sık sık kabus görüyordu. Okulunda, Seoul'e gelmeden önce yurt dışında yaşadığı ile ilgili söylemler çıkmıştı. Çünkü Jeongguk, çubuk kullanmayı bilmiyordu ve bu okuldakiler tarafından çok garip karşılanmıştı. Yoongi'nin yardımıyla lise sonda öğrenebilmişti. Koreceyi ana dili gibi biliyordu yine de, ingilizceyi, rusçayı ve fransızcayı da. Bu yüzden öğretmenleri onu müzikten çok yabancı dilini geliştirmesi için dil alanına yönlendirmeye çalışıyorlardı.

Fakat o buna itiraz etmişti ve belki de para kazanamayacağı iş olan, müziğe yönlenmişti.

Ekibe katılmıştı.

Zaten sonra, zor da olsa kaynaşmışlar ve Jeongguk on sekizini daha doldurmadan Yoongi'yle yaşamaya başlamıştı. Ailesi hala yurt dışındaydı.

Onun kabuslarına hep şahitlik etmiş, kandan ölesiye korktuğunu öğrenmişti. Birçok kez panik atak krizini görmüş, engel olmasa kendi kendini öldürecek raddeye gelen arkadaşını o sakinleştirmişti.

Yoongi Jeongguk'a çok değer veriyordu.
Onun için endişeleniyordu.

Telefon açmamak da ne demekti!

Nefes nefese ulaştığı cam kapıdan içeri bakındı fakat hala aydınlık olmayan stüdyo yüzünden içerisini tam göremedi.

God's Children°||Taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin