"I just can't wait for love."

36 4 3
                                    


Bölümü şarkıyla okuyun yawrlar

"Sen sevginin ne olduğunu unutmuşsun. Benim sevgim bana bile yetemiyorken ikimize nasıl yetecek?"

O akşam,

Burnuma sürttüğü burnunun kıvılcımı hala tazeyken kahvelerinde olan bademlerimi kırpıştırıp ona bakmıştım.Bunun üzerine ,başını biraz daha geriye yatırmış yüzünü tam kadraj görmemi sağlamıştı.

Sarf ettiği sözler zihnimde tekerrür ederken kendini hayale adamıştı istemsizce ..

Gözlerini dudaklarıma düşürdü, avuçlarımdaki zinciri daha da çok sıktım. Salıncak bacaklarımı hareket ettirmeyi bıraktığımdan dolayı iyice yavaşlamıştı. Bilincim,heyecanını cılız bir kabloyla dudaklarıma döşedi.

"B-bilmem."

Burnumdan verdiğim soluk soğuk havada buhar yapıyor, burun kavisini ve dudaklarına düşürüyordu kendini.
Göğsüne yaslı olan göğsüm zonklarken,ensemi her geçen saniye biraz daha ter basmaya başlamıştı.

Kendimi onun yüzüne biraz daha eğilir bir şekilde bulurken,isyana ayaklanan kalbim dilemişti onu öpmeyi lakin suçlamadım onu. O da yüzünü yaklaştırmış,kısa ve sık kırpiklerini aşağıya düşürmüştü.

Bademlerimin üzeri kapanırken dudaklarım hafifçe aralanmış,hareket etmeyi bırakan perçemlerimden durduğumuzu nihai bir şekilde anlamıştım.

Montumun üzerinden bir elini belimin üzerinde diğerini ise sırtımda hissettiğimde artık aldığı ılık nefesi,dudaklarımın arasından sızmaya başlamıştı.

Ta ki, yüksek bir keman sesinin karnımın üzerinden yankı yapmasına kadar.

Birden çalan telefon neticesinde,dudağı dudağım yerine yanağıma değmiş dudaklarını sıkıca bastırdıktan sonra ise yüzünü uzaklaştırıp sırtımdaki elini çekmişti.

Yanan yüzümü,eğdiği başıyla karşıma doğru kaldırdıktan sonra yanaklarıma vurmuştu soğuk hava.

Lakin rüzgar estikçe daha da hisseder olmuştum o bariz karıncalanmayı.

Göğsümde hissettiğim baskıyla birlikte,çenemi gıdıklayan saçları da fark etmiştim . Başını yan bir şekilde göğsüme koymuş,kulağına telefonunu dayamıştı. Ciğerlerime sığmıyordu hava sanki,hiddetle içime çektiğim nefesler bir türlü yetmiyordu hala sarhoş olan benliğime.

Göğsümün üzerindeki başının farkındalığıyla daha ağır ağır soluklar almaya çabaladım ve karanlık olan parka düşürdüm bademlerimi.

"Ne zaman?"

 Taehyung'un sorgulayıcı sesiyle birlikte çattığını tahmin ettiğim kaşlarıyla başını çekip bana baktığında o toz pembe hava bulutlarını dağıtmış gibiydi,gerilen yüz hatları yüzünden içimin huzursuzlaştığını hissettim.

Karşı tarafı bir süre daha dinledikten sonra "Geliyorum." demiş. Kapattıktan sonra ise yeniden bana dönmüştü.

"İstediğin gibi eve gitmeyeceğiz." dediği şeyle anlamazca ona bakarken sözünü tamamlamasıyla kaşlarım havalandı.

"Bir süre ."

***

Dizlerimin üzerinde oturduğum halıda, hemen karşımdaki cilası hala taze olan sehpanın ortasında duran metal, işlemeli, bıçağa avuçlarım dizlerime yaslı bir şekilde bakıyordum.

God's Children°||Taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin