Someone Like You

110 25 7
                                    

"İşte bu vakit, harelerin harelerimle yoğrulduğu tam bu vakitte... sol yanımdaki  şeytan, ininden usulca süzülmüş, gözlerinin rengini hiç unutmayayım diye 'kendini kör et!' nidalarını  yerine getirmem için bana yalvarmıştı."

Ertesi sabah, |13.24|

stüdyodaki kahverengi deri koltuğa uzanmış, sol kolumu ensemin altındayken havada tuttuğum mor ve küçük sprey şişesine bakıyordum. Ara ara yerde uyuyan Yoongi'nin horlama sesleri kulağıma değse de bu ufak ve metalimsi kutuya bakmakta ısrarcıydı gözlerim.

'Saol' dedikten sonra gözden kısa sürede kaybolmuş ve beni, halihazırda onu yutmayı bekleyen gecenin gölgesine bakmaya mecbur etmişti.

Epey hevesli bir kaçıştı.

Neden incelediğimi dahi bilmediğim bu kutuda ne bir adres, ne de şirket adı vardı. Zaten görmeye alışık olduğum bir sprey kutusuna da hiç benzemiyordu. Sanki avuca alınmak için özel olarak yapılmıştı, rengi bile farklı bir mordu. Daha çok metalik ve yansımalıydı.Başka renkleri de mevcuttu yabancının çantasında ve bundan düzinelerce vardı. Özeldi. Onun avuçları için özel olarak yaratılmıştı bu sprey şişesi .

Saatlerdir yaptığım eylemi yeniden tekrarlıyor, kolum umarsız bir ihtiyaç duyordu bu eyleme. Kutuyu havaya at ve yakala.

At.

Ve yakala.

Mavi saçlarını gözlerimin önüne her getirişimde içimin ürpermesinin önüne geçemiyordum. Birkaç dakika içerisinde, ona hayran kalmıştım. Ucu bucağı olmayan bir şerit gibi resmen unutamıyordum. Tutkusu tutkumu ayağa kaldırmıştı. İlham vericiydi, lambalar onun eserini aydınlatmada her ne kadar yetersiz kalsa da mor rengin hakim olduğu o kadar belirgindi ki..

Havaya son kez attığım şişeyi yakalayıp bunaldığıma kanaat getirdim. Yerimden doğrulurken dalgalanmış saçlarımı elimle geriye taramıştım. Beni bunaltan şey düşüncelerim değil havanın haddinden sıcak olmasındandı. Yoongi'ye basmamaya dikkat ederek masanın öteki ucuna geçtim. Belliydi ki fazla yorulmuştu, anlattığından daha fazlası olduğunu emindim. Yoongi fazla paylaşmayı sevmezdi. Ben de onu hiçbir zaman zorlamazdım. Bu hep böyleydi. O da aynı şeyi bana yapardı. Sehpaya hafifçe eğilip kutuyu koyduğumda ses çıkmaması için yavaşça yerine koydum. Doğrulup yer yer güneşin ışıltısını serptiği gri parkeye basarken sabahladığımı yeni yeni farkına varıyordum. İşin ilginç yanı şu anda zerre uykum yoktu sadece mahmurluğumdan biraz da olsa arınmam için kısa bir duş alsam iyi olacaktı. Bedenim şu sıralar epey yorgun ve bitkin düşüyordu. Bazen gelen ilhamla tüm gece uyumuyor, o gece kendimi tümüyle şarkıya kaptırıyordum. Bir gecede iki şarkı yazdığım bile olmuştu. Uykuyu fazla sevmeyen  biri olarak bunu çok önemsemesem de vücudum ciddi manada kendini belli ediyordu.

Yoongi'yle odalarımız yan yanaydı ve  Ben  en sonda kalan odayı seçmiştim. Banyoya en yakın olan odaydı.
Koridora girip 4-5 metre ilerde olan odamın önüne ilerledim.
Gümüş rengi tokmağı çevirip koyu gri duvarlı odamın kapısını araladım ve arkamı dönüp kapıyı kapattıktan sonra direkt dolabıma ilerledim. Evden bir sürü kıyafet getirmiştim çoğu zaman burda kaldığımız için. Eh, evden çok stüdyoda vakit geçiyordu. Koyu ahşap dolabı aralayıp açık mavi ince bir gömlek ve keten, açık kahve bir şort çıkarıp omuzuma astıktan sonra kenara tıkıştırdığım iç çamaşırlardan bir tanesini de alıp omuzuma astım.
Odadan çıkıp benim odamın daha da geri hizasında kalan karşı taraftaki banyoya girdim.

Ve kısa bir duş almaya koyuldum.

¬¬¬¬¬

Duşumu alıp getirdiklerimi hızlıca giyerken en son gömleğimi omuzlarımdan geçirdim. Aynaya baktığımda buğulandığını görünce avcumu ileri uzattım ve aynayı silip etrafında buharlar uçuşan kendime baktım. Islak saçlarım alnımdan gözlerime kadar inmiş, dalgalanan tutamlarım kafamın etrafına serpilip hoş bir görüntü yaratmıştı. Soluk tenimde belirgince gözüken mor gözaltılarım biraz kötü gözüküyordu. Farkında olmasam bile fiziken epey yorgun olan bedenim, izlerini gözlerime yansıtmıştı.

God's Children°||Taekook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin