Yoongi kafasında ki düşünceler ile güneşin doğuşunu izlemeye dalmıştı fakat kafasındaki sesleri, alarm susturmuştu.
Telefona doğru ilerleyip alarmı kapattıktan sonra artık hazırlanıp çıkması gerektiğini biliyordu.Kısa sürede üstünü değiştiren Yoongi sırt çantasını da aldıktan sonra Jungkook'un odasına doğru ilerledi ve kapıdan başını uzatıp seslendi.
"Jungkook ben çıkıyorum." Hyungunun sesini duyar duymaz okuduğu kitaptan başını kaldıran Jungkook hızlıca yanına adımladı.
"Hyung! Kahvaltı yapmak istemediğine emin misin? İstersen hemen bir şeyler hazırlayabilirim."
"Hayır Kook istemiyorum, hem kahvaltı yaparsam otobüse geç kalırım. Sen merak etme ben yolda bir şeyler alır yerim." sözünü bitiren Yoongi kapıya doğru ilerlerken kardeşi de onu takip ediyordu.
"Peki o zaman. Bak mutlaka ye ve oraya ulaşınca da bana mesaj at." küçüğünün dediği şey ile başını sallayan Yoongi atkısını da taktıktan sonra poşetlerini eline almadan önce arkasında ki endişeli bedene sarılmayı da ihmal etmedi.
Yoongi sarılmanın ardından evden çıkarak, sonunda sokağa ulaşmıştı. Evlerinin önünden taksi geçmediği için caddeye yürüyecekti.
Kısa bir süre sonra caddeye varan Yoongi gördüğü ilk taksiyi durdurup binmişti.
"Otobüs terminaline lütfen." Yoongi yol boyunca içinde ki heyecanı ve gerginliği dinlemiş kendi kendini sakinleştirmeye çalışmıştı. Busan'a her gittiğinde sanki her an Jin'e orada rastlayakmış gibi hissediyordu, fakat bu zamana kadar sadece yaz tatillerinde onu orada görmüştü. Ama bu çok da önemli değildi Yoongi alışmıştı. O, Jin ile olmayı hayal etmeye kendini alıştırmıştı.
Taksi, kısa bir süre sonra otobüs terminaline ulaştığında ücreti verip arabadan inen Yoongi terminale girip bazı işlemlerini hallettikten sonra otobüsünü beklemeye başlamıştı ki saatine baktığında çoktan gelebilmiş olma ihtimalini düşünerek otobüslerin park alanına gitmişti.
Biraz bakındıktan sonra bineceği otobüsü bulan Yoongi çantasını teslim edip otobüsüne binmişti. Biner binmez neden tren değil de otobüsle gitmek istediği aklına takılmıştı, sanırım bu sefer otobüsün gittiği yolları görmek istedim diyerek kafasında ki soruyu bir kenara attı ve koltuğuna daha fazla yerleştikten sonra otobüsün kalkmasını beklemeden, biraz uyumayı dileyerek gözlerini yumdu.
Sonunda yolculuğu biten Yoongi yine bir taksi tutup terminalden tatil kötüne gitmiş ve resepsiyondan kendine iki günlük bir daire kiralayıp yerleşmişti.
Dairesine gelip, yol yorgunluğunu bir duş ile attıktan sonra giyinip dışarıya çıkmak için hazırlanmıştı.İlk olarak Jin'i ilk gördüğü, ona ilk gülümsediği, ilk hayran kaldığı yere uğramıştı Yoongi. İlk gittiği yer bir basket sahası olabilirdi ama orası Yoongi'nin kalbinde büyük bir yer kaplıyordu. Sahanın karşısında ki bankta oturup aynı hayalleri tekrar kurmuştu. Onu düşlemişti, o hep onu düşlerdi zaten. Onunla olmayı, ona sarılmayı, bu bankta oturup burada onsuz geçen günlerini ona anlatmak isterdi. Ve en sonunda, gözlerinde ki yaşlar akmaya başladığında daha fazla orada duramayacağını hissetti ve banktan kalkıp sahile doğru ilerlemeye başladı.
Sahile geldiğinde attığı her adım onu Jin'e götürecekmiş gibi hissediyordu. Denizdeki dalga sesi ve havada ki hafif rüzgar onu hiç bu kadar iyi hissettirmemişti. Sahil boyu yürüdü, yazın yaptığı gibi önünde Jin varmış gibi büyük bir hevesle yürüyordu Yoongi. Sanki onu izliyormuş gibi yürüyordu, sanki onunla yürüyordu.
Gözlerinden akan yaşlar rüzgarın etkisi ile yanağından hızlıca uçup aşağıya inerken, Yoongi durmuştu. Bedenini yavaşça denize çevirdiğinde ise denizin muhteşem manzarası ile karşı karşıya gelmişti. Bütün sahil denizin kokusunu unutmuşcasına sadece huzur kokuyordu, mevsimin kış olması nedeni ile solgun renkli deniz bile Yoongi'yi iyi hissettirmeye yetmişti.
Ve en özeli ise burada ki her şey gibi o soğuk deniz de ona Jin'i hatırlatıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
i will wait you / yoonjin
Fiksi Penggemar"Sen ışık saçıyorsun, ben ise sadece seninle parıldıyorum."