Okulun merdivenlerini büyük bir hevesle inen Jin, dışarı çıktığında havanın sakinliği ile derin bir nefes aldı ve otobüs durağına yürüdü. Okulundan Yoongilerin evine yürüyerek gitmek çok da uzun sürmüyordu fakat Jin'i sabırsızlıkla bekleyen bir melek vardı ve Jin onu daha fazla bekletmek istemiyordu. Yürüyerek oyalanamazdı.
Otobüse binen Jin, Yoongi'ye yolda olduğuna dair mesajlar attı. Böylelikle iki taraf da az da olsa rahatlamıştı.
Jin, otobüsden indikten sonra markete uğramış ve iki paket vişne suyu alarak sevgilisinin evinin yolunu tutmuştu.Eve ulaşan ve merdivenleri çıkan Jin, tüm heyecanı ile zile basmış ve kocaman gülümsemesini yüzüne yerleştirmişti. Kapı açıldığında yanakları kızarmış Yoongi'yi görünce kollarını öne doğru uzatmış ve sevgilisine doğru adımlamıştı.
Sarılarak eve giren ikili sanki birbirlerini aylardır görmüyor gibi sıkıca sarılıyorlardı. Önemli ve gergin günlerde hep böyle yaparlardı. Ancak birbirlerine sarılarak sakinleşirdi ikisi de.
Jin, zorda olsa karşısında ki küçük bedenden kendini ayırsa da Yoongi hâlâ kollarını indirememişti. Sadece Seokjin'e sarılıp ondan ayrılmamak istiyordu.
"Yoongi hadi içeri geçelim de bana çalıştığın parçaları çal."Jin'in konuşması bir işe yaramamış olacak ki Yoongi kollarını hâlâ aynı yerde sabit tutuyordu. Jin, kendisini bırakmayacağını anladığında belinde sarılı olan kolları tutarak Yoongi'nin odasına götürmüştü ikisini de.
Odaya geldiklerinde Jin ona asılı olan bedeni piyanonun taburesine oturtmuş ve ellerini öptükten sonra yatağa oturup konuşmuştu."Evet, dinliyorum."
Gülümseyerek ellerine bakan Yoongi, cevabını bildiği bir soruyu sevgilisine sormadan edememişti."Ellerimi neden öptün ki şimdi ?"
"Çünkü kalbin kadar ellerin de endişeliydi. Öptüm ki, piyanoyu çalarken ellerin titremesin."
"Asıl şimdi parmaklarımı hiç hissedemeyeceğim. Dudağının değdiği her yer uyuşuyor."
Jin Yoongi'ye gülümsedikten sonra yerleştiği yataktan kalktı ve masanın sandalyesini, piyanonun yanına çekerek Yoongi'yle göz teması kurabilecek şekilde oturdu. Şimdi tam karşısında gözlerinin içine bakıyor, aynı zamanda da gözlerinde ki güveni Yoongi'nin kalbine ulaştırıyordu.
"Hadi başla artık."Yoongi, sevgilisinin talimatı ile çalıştığı tüm parçaları hatasız bir şekilde çalmış ve üzerinde ki yükten az da olsa kurtulmuştu. Jin beğendiyse onun için her şey tamamdı.
İkili beraber oturup yemek yedikten sonra saatin yaklaşması ile hazırlanıp mekâna doğru yola çıkmışlardı. Yoongi her adımında biraz daha heyecanlanıyor ve derin nefesler alıyordu. Jin ise yanında ki beden her derin nefes aldığında tuttuğu elini sıkarak ona güç veriyordu.
Mekâna ulaşan çift, bir kaç kişiye sorduktan sonra Yoongi'nin hazırlanacağı odayı bulmuştu. Yoongi odaya girdiğinde kendini, gördüğü ilk koltuğa atmış ve ellerini ağzına götürerek tırnak etlerini kemirmeye başlamıştı. Jin ise sevgilisinin yanına oturdu, ellerini ağzından çekti ve parmak ucuna minik bir öpücük bıraktı."Piyanistlerin elleri kusursuz olmalıdır sevgilim. Bu yüzden etlerini kemirmeyi bırak ve biraz sakinleş."
Ardından ayağa kalkmış ve Yoongi için olan kıyafetleri askıdan alıp yanı başında dikilmişti." Hadi bakalım kalk da takım elbiseni giy, sonra ben de sana kuyruklu ceketini giydireyim."
Kuyruklu ceketi hatırlayan Yoongi, onun içinde nasıl gözükeceğinin merakı ile anında yerinden kalkmış ve Jin'in elinde ki kıyafetleri alarak kabine girmişti.
Çıktığında ise tüm asilliği ile sevgilisinin karşısında sırıtmış bir şekilde duruyordu.
Jin'e yaklaştı ve gözlerini onun gözleri üzerinde sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i will wait you / yoonjin
Fanfiction"Sen ışık saçıyorsun, ben ise sadece seninle parıldıyorum."