otuz iki

1K 89 123
                                        


Havaların ısınmaya başlamasına sevinen ve her gün bunu bir fırsata dönüştüren Jin, sevgilisini beklerken balkonunda oturmuş derslerinin son kontrollerini yapıyordu. Bir süre daha bilgisayarı ile ilgilendikten sonra yerinden doğruldu ve temiz havayı içine çekti. Tam içeri girecekti ki sokağın başında elinde torbalarla zar zor yürüyen bir Yoongi ile gülümsedi. Oradan bakılınca kesinlikle torunlarına acele ile bir şeyler götüren dedeleri anımsatıyordu.

Binaya yaklaştığında, Jin daha fazla dayanamadı ve sevgilisine balkondan seslendi. Sesi ne çok kısık ne de çok yüksek çıkıyordu.

"Yoongii." kulağına dolan sesle kafasını yukarıya kaldıran Yoongi, derin bir nefes alıp verdikten sonra gülümsedi. Jin'e el sallamak için hızla elini kaldırdığında ise elinde ki ağır torbalar ile yalpalanmıştı. Jin kahkaha atarken Yoongi de torbadan taşan yeşil soğanı tekrar içine doğru bastırıyordu.

"Yardıma geleyim mi ?" gülmesini zar zor bitiren Jin, hâlâ daha torbalarla debelenen sevgilisine sonunda yardım teklif etmişti.

"Hayır ben getiririm sen kapıyı aç yeter."

"Tamam." hızla içeriye giren Jin, hızla kapıyı açmış ardından da merdivenin başına giderek gelen sevgilisini karşılamıştı. Elinde ki ağır torbaları bir çırpıda alan Jin, gülümseyerek evine adımladı.

"Aahhh neden bu kadar çok merdiven var bu apartmanda veya sen neden en üst katta oturuyorsun." eve girer girmez kendini kanepeye atan Yoongi, kollarını açmış ve gözlerini yummuş bir şekilde derin nefesler alarak yorgunluğunu atmaya çalışıyordu.
Elindekileri mutfağa koyup gelen Jin ise doğrudan Yoongi'nin yanına oturmuş ve onu kendine çekerek sıkıca sarılmıştı.

"Sen neden bu kadar çok şey aldın acaba. Bir de markette aradığında alınacak bir şey yok demiştim Yoon."

"Sana harika bir yemek yapacağım, onun malzemelerini aldım." Yoongi'yi kendinden uzaklaştırıp göz göze gelmelerini sağlayan Jin, saçlarını karıştırdığı sevgilisinin yüzüne bakarak konuşmuştu.

"Sonunda bana yemek yapmak aklına geldi."

"Ama ne yapayım. Daha önce fırsat olmadı."
cümlesini bitirdiğinde yerinden kalkan Yoongi, mutfakta ki torbaları karıştırmış aradığını bulunca da tekrar salona adımlamıştı.

Salona ulaştığında ise elinde tuttuğu ve beyaz kurdele ile sarılmış iki adet gardenyayı sevgilisine uzatmıştı. Kafasını kaldıran ve gördüğü manzara ile gülümseyen Jin, çiçekleri almış ve aynı anda da Yoongi'yi tekrar yanına çekmişti.

Jin, yanına oturttuğu sevgiline doğru dönmüş, kafasını sağa sola çeviren ve ona bakamayan Yoongi'yi çenesinden tutarak ona bakmasını sağlamıştı. Sıcak bir gülümsemenin ardından Yoongi'nin çenesini okşayıp kendine doğru çeken Jin, ağır bir hareketle dudaklarına teşekkür öpücüğünü bırakmıştı.

"Teşekkür ederim meleğim." Jin onu her öptüğünde ilk seferiymiş gibi heyecanlanan Yoongi ise kafasını sallayıp, sevgilisine ufak bir gülümseme sunmuştu.

"Nerden geldi aklına çiçek almak ve neden gardenya ?" elinde ki çiçekleri büyük bir mutlulukla inceleyen Jin, arada burnuna da götürerek o güzel kokunun tüm bedenini sarmasını diliyordu.

"Aslında belki bir gün sana veririm umudu ile odamın bir köşesinde hep gardenya büyütüyordum. Buraya gelirken de artık sahibine ulaştırayım dedim."

"Peki neden gardenya ?" gözlerini Jin den ve yüzünde ki gülümsemeden alamayan Yoongi, büyük bir istekle cevap vermişti.

"Unutulmayan gerçek aşk anlamına geliyor."

i will wait you / yoonjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin