on dokuz

1.8K 147 22
                                    

Medya, çiftimizin Bungeoppang  yediği sahne. Keyifli okumalar.

-----

Hava çok güzeldi. Sahilde, şezlongların üzerinde oturmuş el ele olan çift denizi izlerken sadece huzurlu olduklarını hissediyorlardı. Hayatlarının belki de en özel gününde beraberlerdi, çünkü herkes için sıradan olan bu günü, onların birbirine olan aşkı özel kılmıştı. Onlar artık birbirine aitti ve daima öyle kalmayı umuyorlardı.

Esen rüzgar kalpleri yumuşatsa da soğuktan titremeye de neden oluyordu, bu nedenle ikili artık oradan kalkmaları gerektiğinin farkındalardı.

Seokjin yüzünü Yoongi'ye çevirdi. Bir süre her şeyi unutmuşcasına izledi onu. İnceledi, her bir detayını ezberlemek istiyordu. Bakmaya devam ettikçe gözlerinde ki yaşlar da kendini göstermeye başlamıştı. Boşta ki eliyle umursamazca sildi mutluluk gözyaşlarını. Derin bir nefes aldı, bugün ağlamak istemiyordu.

"Bir meleğe benziyorsun Yoongi."

Duyduğu cümle ile denizin üzerinde olan bakışlarını sabit tutan Yoongi, kumla oynadığı ayağını aniden durdurdu. O an sadece utandığını hissediyordu, Jin'den daha dün gece 'meleğim' kelimesini duymuştu ama şu an yanındayken ve elini sıkıca tutarken duymak onu fazlasıyla tuhaf hissettirmişti.
Yoongi biraz düşündükten sonra daha önce hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. O, gerçek mutluluğunu her zaman biliyordu ama ona daha yeni kavuşmuştu. Ve asla bırakmayacaktı.

"Artık gidelim mi ?" az önceki cümleye bir cevap veremeyen Yoongi karşındakinin sorusu ile hızla başını salladı. İkisinden biri donmadan artık ordan kalkmaları gerekiyordu.

Aldığı cevap ile ayaklanan Jin, merdivenlere doğru ilerledi. İkisi de çok yavaş yürüyorlardı, sanki her ikisi de birbirini rahatsız etmekten fazlasıyla korkuyordu ve her hareketlerini narince yapıyorlardı. Aceleleri yoktu, bundan sonra her şeyi zamanında yaşayacaklardı.
Ağır adımlarla merdivenleri çıkan çift sonunda yukarıdaki sahile ulaşmıştı. Sarılıp, itiraf yaptıkları yere geldiklerinde ise ikisi de gülümsemişti fakat birbirlerini gülümsettiklerinden haberdar değillerdi.

Seokjin az ileride bir Bungeoppang satıcısı olduğunu bildiği için oraya doğru yürümeye başladı. Bu tatlı heyecan ikisini de çok fazla acıktırmıştı. Satıcının az gerisinde durduklarında Jin, Yoongi'ye döndü ve meraklı gözlerle ona bakan suratı öpmek istese de sadece açıklama yapmakla yetindi.

"Ben iki tane Bungeoppang alıp geleceğim, biraz açlığımızı yatıştırsın sonra güzel bir yemek yeriz." aç olduğunu daha yeni hisseden Yoongi onun cevabını beklemeden elini bırakıp giden Jin'in arkasından adımlamıştı.

"Ben de alabilirdim." çoktan parayı verip paketi alan Jin tekrar meleğinin elini tuttu ve gülümseyerek konuştu.

"Bir dahakine de sen alırsın sevgilim." Yoongi elini tutan Jin'in ardından daha kalbi yavaşlamamışken sevgilim kelimesini duyunca derin bir nefes alıp refleks ile kalbinin üstüne vurmuştu. Her gün böyle olacaklarsa buna bir an önce alışmalıydı ama nasıl olacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu.

Saatler ilerledikçe hava daha da soğumuştu ve Yoongi, Jin'in dışarıda kalan ellerinin üşüdüğünü düşünerek ikisinin birleşik olan ellerini kaldırıp kendi paltosunun cebine sokmayı ihmal etmedi. Her ne kadar bunu yaparken büyük bir cesaret sarf etse de şu an her şey çok daha güzeldi.

Çift yürümeye devam ederken, poşetten sıcak kurabiyelerden birini çıkartan Seokjin elindeki kurabiyeyi Yoongi'nin yemesi için ağzına doğru götürmüştü. Fakat daha demin ki şoku atlatamayan Yoongi heyecana kapılıp kendi elini de kurabiyeye götürdü ve kendi yemek için eline aldı. Onun bu haline gülümseyen Jin,
"afiyet olsun" diyerek kendi kurabiyesini de çıkartıp yemeye başlamıştı.

i will wait you / yoonjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin