Odadan çıktıktan sonra Nam Company ile yapılan anlaşmayı öğrendim. Demek oluyordu ki akşama davet vardı. Gidip gidemeyeceğimden bile emin değildim.
Deftere öylesine karaladığım çizgilere, kendime gelip baktığımda gözlerim kararmıştı.
Jimin ile konuştuktan sonra ona baktığımdaki gibi oturuyordu. Yüzsüz bir çizimdi. Elinin biri masanın üzerinde, diğeri kaslı baldırındaydı. Kağıdı koparıp çekmeceye koydum ve kilitledim. Kimsenin görüp de sinirlerimi zıplatmasını istemiyordum.
Birkaç sayfa daha karaladığımda sabit telefonum çalmaya başladı.
"Sekreter Kim."
"Odama gel."
Yüzüme kapanan telefonla derin bir nefes verdim ve odamdan çıktım. Yan kapıyı çalıp içeri girdiğimde elinde tuttuğu viski bardağını dudaklarına götürmüştü.
Tepki vermeyip bakmaya devam ettim. Ama içimde manyak fırtınalar kopuyordu.
"Sen de içer misin bir şeyler?"
"İş saatleri içinde alkol tüketmiyorum."
"Patronun benim ama."
"Siz isteseniz bile içmem. Prensiplerime aykırı."
"Çok disiplinlisin Taehyung. Aşırı fazla. Her gün aynı saatte uyandığına dair bahse bile girebilirim."
Dudaklarımı yaladım ve gözlerinin içine bakmaya devam ettim.
"Kişiliğim ve alışkanlıklarım kimseyi alakadar etmez."
"Neden bu kadar kabasın?"
Sustum. Cevap vermedim. Bardağı dudaklarına yasladı ve içindeki sıvıyı tekte bitirdi.
"Akşama benimle beraber davete katılacaksın. Herkes orda olacak."
"Peki Efendim."
Arkamı dönüp odadan çıktım. Burada daha vazla işim kalmamıştı ki şirket de boşalmıştı zaten. Herkes davet için hazırlanıyordu sanırsam.
Bir süre oyalandım, eşyalarımı yavaş yavaş topladım. Bay Jeon odasında değildi. Demek ki çıkmıştı.
Motorumun başına gelince yanımdaki Porche'un içinin dolu olduğunu farkettim. İçinden garip sesler geliyordu. Birden biri çığlık attı ve sesler kesildi.
"Neden yapıyorsun bunu?! Önceden böyle olmazdı!"
Kalbime saplanan sancıya engel olamadım bir an. Arabada başka bir kadın vardı ve seks yapmışlardı.
"İn. Muhasebeden çıkışını al. Bir daha da karşıma çıkma."
Kaskımı kafama takacakken kapı açıldı ve göğüslerini kapatma gereği bile duymayan Fransızca departmanındaki sürtük dışarı çıktı. Yüzündeki makyaj terden akmıştı. Beni görünce suratsız halde uzaklaştı.
Patronum kafasını kaldırıp bana baktığında nefes almadı. Ben de fazla takmadım zaten. Gözlerimin neden dolduğunu bile bilemez bir şekilde kaskımı taktığım gibi motoru çalıştırdım. Şükür ki gözyaşlarım kaskı taktıktan sonra akmaya başlamıştı.
Acı hissetmiyordum. Ya da hissediyordum, bilmiyorum. Ağlayamazdım ben. İhanete uğradığımda bile ağlamamıştım. Peki bunca zamandır tek bir gözyaşı bile dökmeyen ben, neden şuan ağlıyordum? Aynı şeyi tekrar yaşadığım için mi?
Eve geldiğimde Jimin ve Yoongi Hyung gelmişti. Güzelce hazırlanmışlardı.
Jimin zorla saçlarımı boyamaya başladı. Az bir vaktimiz kalmıştı ama beyfendinin keyfi yerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lullaby×Taekook ✓
Fanfiction"Taehyung... Aşığım sana. Yemin ederim ölüyorum senin için. Hayallerimi gerçekleştirmeye devam ediyorsun. Ben, ben içimdeki hisleri nasıl anlatacağımı kavrayamıyorum bir türlü." Kahveyi sehpaya bırakıp kucağına oturdum. Gözlerinin kenarlarında dura...