Ciddi manada uçuyordum. Üzerimde dudaklarımı sömürürsesine öpen eski patronum, çiçek kokulu sevdiğim vardı.
Emdiği alt dudağımı bıraktığında bedenimi kaldırıp masaya oturttu. Tekrar bacaklarımın arasına girdi ve dudaklarını dudaklarıma kapadı.
Ensesinden tutup kendime çekiyordum bedenini. Diğer elim belindeydi ve ceketini sıkıştırmıştım parmaklarımla.
Hızlı hareketlerle çözdü gömleğimin birkaç düğmesini. Dudakları öpe öpe ilerledi boynuma. Sızlanmalarımı tutamıyordum.
Boynuma indiğinde, öyle şehvetle emdi ki derin bir inleme sundum loş odaya. Duyduğu an kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Saf arzu gördüm gözlerinde.
Bu sefer ben yaklaşıp öptüm dudaklarını. Hınçla, hırsla, üstünlük mücadelesiyle, vahşice öpüşüyorduk. Elini belime attı ve kendini bana bastırdı. Dudaklarından hoş bir sesle ayrıldım ve kafamı geriye attım. Derin bir nefes verdim. Dudakları yine boynumu mesken belledi. Dilini boydan boya gezdirince ikinci inlememi sundum ona. Boynumdan ayrılıp biraz uzaklaştı. Bedenimi izledi. Dağılmış halimi.
Dudaklarım kesin şişmişti, gömleğimin düğmeleri açıktı ve boynumda varlığından emin olduğum morluklar vardı.
"Öyle ateşli görünüyorsun ki.."
Yaklaşıp yine girdi bacak arama. Bu sefer bacaklarımı kavrayıp beline sardı ve masada üzerime uzandı. Sertleşmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Ki bu neredeyse imkansız bir olaydı. Hafifçe sürünmeye başladığında dudaklarımızı ayırdım ve hırıltılı bir nefes aldım.
"Dur, lütfen."
Anında durdu ve bana bakmaya başladı.
"Ben, özür dilerim. Seni rahatsız edecek bir şey mi yap..-"
Yaklaşıp dudaklarına sert bir öpücük bıraktım.
"Abimin düğünü Jungkook. Bütün gün acı çekmek istemiyorum."
Yerimden kalkmaya çalışırken kolumdan tuttu ve dikeltti bedenimi. Gömleğimin düğmelerini tek tek kapattı. Alnıma uzunca bir öpücük kondurdu ve saçlarımı düzeltti.
"Dört yıldır bu anı bekliyordum."
Beynim biraz önceki olaylarla dolu olduğu için ne dediğini bir süre algılayamamıştım. Anladığım anda gözlerim gözlerini buldu. Güneş gibi parıldayan gülümsemesini sundu ve tekrar dudaklarımdan öptü.
"Hollanda'da anlatırım. Şimdi anlatmam çok uzun sürer."
Benden ayrılıp kapıya yöneldiğinde bir de Hollanda'ya gelecek olmasına şaşırmıştım.
"Bir de Hollanda'ya mı geliyorsun lanet olası?!"
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Davet tam istenildiği gibiydi. Arkada rahatlatıcı bir piyano solosu, elit insanların ellerinde kadeh kadeh şaraplarla güzel geçiyordu zamanımız. Bay Narçiçeği'nin karşısındaki masadaydık. O iş arkadaşlarıyla muhabbet ediyordu. Ben de kendi iş arkadaşlarımla.Sohbet ettiğim kişi arkama odaklandığında dönme ihtiyacı hissettim.
Bay Narçiçeği arkamdaydı ve biz çok yakındık.
"Oh, merhaba Bay Jeon."
Kırmızı ve şiş dudaklarını arsız bir gülümseme kapladı. Derince yurkundum ona bakarken.
"Merhaba beyler. Umarım burada olmamda sakınca görmüyorsunuzdur."
Kendine has, manipüle edici sesiyle konuştuğunda sanrı görmeye başlamıştım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lullaby×Taekook ✓
Fanfiction"Taehyung... Aşığım sana. Yemin ederim ölüyorum senin için. Hayallerimi gerçekleştirmeye devam ediyorsun. Ben, ben içimdeki hisleri nasıl anlatacağımı kavrayamıyorum bir türlü." Kahveyi sehpaya bırakıp kucağına oturdum. Gözlerinin kenarlarında dura...