-1.9-

2.5K 174 76
                                    

Nasıl birine aşık olacağınızı hiç düşündünüz mü?

Farklı farklı hayallerle donatabilirsiniz ortamı. Bazılarınız nazik birine der, bazılarınız maço, yumruğunu masaya vurduğu gibi susturacak der. Bazıları zengin olsun der, bazıları yakışıklı olsun der. Fiziği güzel olsun, bana çocuk versin, evinde otursun diyen de vardır.

Ben hiç düşünmemiştim nasıl birine aşık olacağımı. Aslına bakarsanız, aşık olmayı bile düşünecek zamanım olmamıştı.

Ama oldum, hem de ilk görüşte, ikinci kere.

Aynı kişiye ikinci kere aşık oldum, ilk aşık olduğum kişinin o olduğunu bilmeden. Saçlarımı çekiştiren, silgilerimi saklayan, hırkamı giyen ve burnumun ucundaki beni öpüp esmer tenimde kızarıklıklar sergileyen o bedene bilmeden tekrar aşık olmuştum.

Sonra o liseye geçmişti ve biz bir daha görüşememiştik.

Şimdi ise kollarımda, başını boynuma gömmüş şekilde uyuyor. Sakin ve serin nefeslerini hissettikçe içim gidiyor ve ben ona her saniye yine ve yeniden aşık oluyordum.

Ona öyle bir aşk duyuyordum ki bu his insanı delirtirdi, Tanrı katında memnu olmalıydı. En büyük günahlardan biri sayılmalıydı, zira size her türlü günahı işletecek kadar gözlerinizi kör ederdi.

Aklım düşüncelerime, kalbim ise yalnızca ona tevekkül ediyordu, delirtici bir histi bu.

Onu ilk gördüğümde demiştim, bu adama farklı şeyler hissetmeye başlamıştım diye.

En azından aşık olduğumu inkar edip aptallıklar etmemiştim. Üç gün sürmüştü, ona deli divane, kör kütük aşık olduğumu kavramam yalnızca yetmiş iki saat sürmüştü.

Ellerime söz geçirememiştim, sanki onları ben yönetmiyor gibi her gün resimlerini çizmiştim. Beş ay boyunca Tanrı'nın nefes almama izin verdiği her kutlu gün resimlerini çizmiştim. Öyle ki şimdi gözü kapalı çizerdim onu.

Boynumdaki kafasını sarsmadan geri çekildim hafifçe. Gözlerimi yüzüne bakarak ödüllendirmek istiyordum. Ellerimi teninde gezdirerek sevindirmek, meftun olmuş kalbimi bu memnu ile doldurmak istiyordum.

Günahkardım, lakin düştüğüm bu aşk Tanrı'nın cehenneminde ebediyete kadar yanmama değerdi.

Dante'nin anlattığı Cehennem'de yanmama değerdi. Ateş yağmurlarından, ziftte kaynamaya, buzların içinde kalmaktan, zebaniler tarafından kırbançlanmaya değerdi. En büyük üç günahkarı dişleri ile parçalayan Lucifer'ın dişleri arasında çiğnenmeye değerdi.

Günahımın yüzüne bakarken yüzümü küçük bir tebessüm kapladı. Parmaklarımı yüzünde gezdirdim. Zarif kaşlarında, kıvrık kirpiklerinde, ince dudaklarında, hafif sakallanmış çenesinde.

Ben ellerimi yüzünde gezdirmeye devam ettiğimde kirpikleri titremişti. Güneş çıplak bedenini aydınlatıyordu. Dirseğimi yastığın üzerine koyup başımı elime yasladım. Kafasını hafifçe pencereye doğru çevirmişti ve bu görüntü karşısında nutkum tutulmuştu.

Tüm sabah güneşi kutlu çehresinde süzülüyordu. Saçlarında, kirpiklerinde ve kaşlarında turuncu ışıklar oynaşıyordu. Uzun ve gür kirpikleri gözaltlarına gölge yapmıştı. Beyaz teni ışık altında elmas gibi parıldıyordu ve bedeninde ellerimi gezdirme isteğimle başa çıkmaya çalışıyordum.

Hafifçe kıpırdanıp gözlerini açmaya çalıştı, ışık tamamen gözlerine vurduğundan, açık kahve gözlerindeki göz bebeklerinin küçülüşüne şahit oldum.

Gözlerini kapatıp kafasını benim olduğum tarafa çevirmişti ve yüzünde bentlerce nazım yazacağım gülüşlerinden biri vardı.

Aşk dediğimiz şey, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildi.

Lullaby×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin