Gece boyunca birbirimize sokulup sohbet etmiş, sabaha karşı iç içe geçmiş şekilde uykuya dalmıştık.
Uyandığımda bir süre yerimde kıpırdanmış, Jungkook'un da uyanmasına neden olmuştum.
"Günaydın caniçim."
"Günaydın günışığım."
Kıpırdayan bedenimi kendine çekip sıkıca sarılmış, bir süre boynundan çiçek kokusu çekmeme neden olmuştu.
Şu çiçek kokusu uğruna vazgeçerdim her şeyden. Paramdan, pulumdan, servetimden, kendimden, hayatımdan.
Benim servetim oydu. Bu zamana kadar elde edebildiğim en güzel servetimdi. Varlığı beni dünyanın en mutlu insanı yaparken yokluğu tüm enerjimi çekiyordu.
"Şirkete gideceğiz sevgilim, kalkalım hadi."
Sırtımdaki ellerini iyice sıkılaştırıp bana daha çok sokuldu. Dudaklarımın altına daha çok yanaştı boynu.
"Gitmeyelim."
"Bebeğim kaç haftadır gitmiyorum ben, gitsemde bir şey yapmadım. İşimin başına geçmem lazım."
Boynuna birkaç derin öpücük kondurdum ve kollarından sıyrıldım. Arkamdan baktığını hissediyordum. Derin bir nefes verdi ve o da kalktı yataktan.
Önce birlikte duşa girdik, saçlarımı ve bedenimi dikkatlice yıkadı. Her bir zerreme kelebek öpücüklerini bıraktı.
Çıktığımızda beraber giyinme odasına girdik. Benim için ayırdığı tarafa ilerleyince eve gitmem gerektiği aklıma geldi.
"İş çıkışı yemeğe gidelim mi?"
"Güzelim, benim eve gitmem gerekiyor. Bir kaç kişisel eşyamı almam lazım. Şey yapalım, ben çıkışta eve geçeyim, sen de oraya gel. Ben eşyalarımı toplarım sen gelene kadar. Ordan da yemeğe gidelim."
"Tamam öyle yapalım o zaman."
Yanına gidip yanağına sulu öpücükler kondurdum ve giyinmeye devam ettim.
Arabalarımıza binip şirket yolunu tuttuğumda telefonuma gelen mesajı ekrana yansıttım. Tanımadığım bir numaradandı.
"Demek onunla evlendin. Bu evlilik senin sonun olacak."
Ani bir frenle durup mesajı tekrar tekrar okudum.
Bu da ne demekti?
Kaşlarım çatık telefona bakarken arkadaşlarımdan birinin oyun oynayacağı aklıma gelmiş, derin bir nefes vermiştim.
'Git kendini parmakla.' yazıp gönderdim ve sırıttım.
Şirket yoluna devam ettiğimde otoparka park etmiş, beni giriş kapısında bekleyen YeonJun'un yanına yürümüştüm.
"Hoşgeldiniz Bay Jeon."
Duyduğum hitapla yüzümde deli manyak bir gülümseme oluşmuştu ve YeonJun'un omzuna hafifçe vurmuştum.
"Bana kalp krizi mi geçirtmek istiyorsun?"
Kıkırdayıp yürümeye başladığımızda bana günlük programımı anlatmıştı.
Pek fazla toplantım yoktu ama birkaç haftadır hiç çizim yapmadığım için tüm gün çizim yapmak zorundaydım. Yoksa hayatta yetişmezdi.
"Saat dötte bir toplantınız var sadece. O da çizim departmanının, yarım saatlik bir sunumu olacak. Sonraki zamanlarınızda tamamen boşsunuz."
![](https://img.wattpad.com/cover/206532536-288-k953504.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lullaby×Taekook ✓
Fanfic"Taehyung... Aşığım sana. Yemin ederim ölüyorum senin için. Hayallerimi gerçekleştirmeye devam ediyorsun. Ben, ben içimdeki hisleri nasıl anlatacağımı kavrayamıyorum bir türlü." Kahveyi sehpaya bırakıp kucağına oturdum. Gözlerinin kenarlarında dura...