2- Merdümgiriz

510 232 394
                                    

Yalnız hissettiğinizde bile kalbinizde olan insanlar sayesinde yaşama tutunuruz. Etten ve kemikten oluşan bizler için yaşam kaynağı su ve yemek olarak bilinir. Bir şeyi unutuyorlar.

Sevgi. Sevgisiz bir insan yaşayamaz. Ruh tek kaldığında ölür. Ruh ölürse beden intihar eder. Su ve yemek kadar sevgiye de ihtiyacımız var. Sevgi dediğimiz şeyin ne kadar kuvvetli olduğunu unutmayalım. Bizleri yaşama bağlayan şey sevgidir.

Peki insanların bizi sevdiğini nereden anlayacağız?

Hani insanın sahte hangi insanın gerçek sevgini nereden anlayacağız?

Bunu ayırt etmek, anlamak çok zordu.

"Merhaba"

Uyku sersemi ile anca kendime geldim. Gözlerim ister istemez büyümüştü, üstümdeki ceketi alıp oturduğum yerde oturdum.

"Uyandırmak istememiştim" Bu onu ikinci görüşümdü ve bu sefer ki mesafe daha yakındı. Yüz haltlarını şu an daha iyi görebiliyordum.

"Sen kimsin ve burada ne işin var?" sesim ister istemez tedirgin çıkıyordu. Bu apartmanda mı oturuyordu? Burada oturmasa niye apartmana girsindi ki.

"Evime girecektim, seni gördüm. Bu halde bırakmak istemedim. Uyandırıp, uyandırmamak arasında kaldım ." Yüz haltları sertliğini koruyordu. "Hayır, teşekkür ederim. Ben böyle iyiyim," dedim.

Ayağa kalkıp ceketi elime aldım. Gözlerimiz birbirinden ayrılmazken elimdeki ceketi ona uzattım. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim. Buraya yakın çilingir yok, boşuna otele gitmek için vakit kaybetme. Odamı sana verebilirim?"

"Hayır gerek yok, arkadaşım anahtarımı getiriyor." Ayağa kalkıp kendime gelmeye çalıştım. Uykumun yarım kalması beni sersemletmişti.

Uyumak düşüncelerimin arasında yoktu. Yorgunluğa dayanamayan bedenim uykunun kollarına teslim olmuştu. Apartmana daha doğrusu oturduğum kata birinin geleceğini tahmin edememiştim. Uyandığımda birini görmek beni oldukça şaşırtmıştı.

"O gelene kadar eşlik edebilir miyim?" Onun gibi sert görünümlü birinden bunu beklemiyordum. Sert, kimseyi umursamaz biri olarak görünüyordu. Gözleri, herkesten uzak durmak istermişçesine bakıyordu. Kendini ruhunun arkasına kapatmış biriydi. Kendi Dünyasının içinde yaşayan, mutluluğunu kendi edinen bir tipe benziyordu.

"Gerek yok, saol." Burası soğuktu ya da uyku halinde olduğum için bana öyle geliyordu. Üstümde ki ceket beni yeterince sıcak tutmuyordu. Ayakta duracak halim yoktu ama zemin oldukça soğuktu, bu nedenden ötürü yere oturmayacaktım.

Eliyle çenesini kaşıyıp bana baktı. Ardından dairesinin kilidini açarak eve girdi. Açıkçası bu kadar çabuk gitmesini beklemiyordum. Umursamaz biri olarak görünüyor olabilirdi ama insan biraz daha kalır veya sohbet ederdi. Hemen ardından kapı tekrar açıldığında elinde büyük yer yastığı ve battaniye ile geldi.

Olduğum yerde duraksadım. Bu devirde bu kadar ince düşünen bir erkek kalmış mıydı? Az önce ki söylediğim sözleri haksız çıkarmıştı. Elindekileri bana uzattığında tebessüm ederek aldım "Teşekkür ederim."

Gözleri bir anlığına yanağımda ki gamzeye kaydığında kendini toparlamak istermiş gibi hemen gözlerini merdivenlere götürdü. Kendini insanlardan uzaklaştırdığı o kadar belliydi ki. Utangaç tiple alakası yoktu, oldukça sert biri gibiydi.

Yere minderi koyup üstüne oturdum, sırtıma battaniyeyi attığımda bir kere daha ne kadar çok üşüdüğümü fark ettim.

Çakmak sesi geldiğinde kafamı yana çevirdim. Dudakları arasında sigara vardı, elindeki çakmakla sigarasını tutuşturup kenara koydu. Sigaradan çıkan duman apartmanın içine yayılırken o bunu umursamıyordu. Sigara zehrinin içine biraz daha işlemesine izin veriyordu.

Gece'nin KaranlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin