Köle 7

5.1K 132 24
                                    

Duruşma

"davalı kalk ve savunmanı yap"

"ben Ahmet 15 yasındayım. Gecen gün marketten izinsiz süt ve ekmek çaldım hâkim amca kabul ediyorum ama vallahi de param yoktu çok açtım. İş bulamadım dilenmekte istemedim. Allah'ıma çok şükür elim ayağım tutuyor. Namusumla para kazanmak istedim ama iş bulamadım."

"sayın hâkim müvekkilim 15 yaşında olup daha reşit olmamakla birlikte aynı zamanda işlediği suçtansa tek pişmanlığı ekmeği izinsiz almasıdır. Buna halk arasında çalmak dense de böyle bir durumda çalmak kelimesi kullanılamaz."

"avukat bey müvekkiliniz hırsızlık yaptı ve basit hırsızlık olduğundan bir ve üç yıl arasında ceza almalı."

"sayın hâkim müvekkillim zor durumda gidebileceği tek bir insan dahi olmadığı için bunu yapmaya mecbur kaldı. Şimdi size söylüyorum Türkiye Cumhuriyetinde hatta 21. Yüzyılda bu kadar gelişmeye çalışan bir devletin çocukları sokakta başı boş aç karınla geziyorsa ve ister istemez suça karışıyorsa bunun sorumlusu kimdir. Çocuklar mı? Devlet mi?"

Biraz bekledim ama hâkimden ses gelmeyince devam ettim.

"sayın hâkim çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Onların yeri sokaklar değil iyi bir yuva ve kaliteli bir okuldur."

"Haklı olabilirsiniz fakat o bir suç işledi ve hırsızlık yaptı."

"Ben on altı yaşındaydım karnım çok açtı ve dayanacak gücüm kalmadı. Bir gün marketten ekmek çaldığım için beni 6 ay mahkûm etmiştiler ve altı ay boyunca önüme bedava ekmek koydular. İşte hayat bu kadar acımasız. Bu sözlerin sahibi Victor Hugo dur ve bence durumu gayette iyi açıklıyor."

"Karar "

Hepimiz nefeslerimizi tutup ayakta beklemeye başladık.

"çocuk çaldığı ekmeğin karşılığı olarak devlete ait yurtlar sorumluluğunda iyi bir eğitim alıp işinde ilk maaşıyla ekmeğin ve sütün parasını ödeyecektir."

Duruşma bitmişti ve hâkimin bana son kurduğu cümle şu olmuştu.

"Ahmet gibi bir çocuk sana gelmekte şanslı olsa da benim seni tanıma şansım daha manidar. Aferin avukat bey işini gerçekten gönülden yaparsan işte o zaman o iş senin cennetin olur."

Mahkeme salonundan çıkıp Ahmet bir iki parça bir şey aldık ve onu artık emredilen yurda bıraktım.

"Ahmet bu son şansın okumalısın. Büyük adam olmana gerek yok iyi bir adam olman yeterli. Hayat çok acımasız nereye gidersen ne kadar ilerlersen ilerle geldiğin yeri yaşadığın sokakları unutma. Unutma ki seni unutan insanlardan olma hatırla ve elinin uzandığı kadarına yardım et ."

"Sağ ol ağabey bu iyiliğini unutmayacağım sana söz veriyorum büyük değil ama iyi bir adam olacağım."

Ahmet ile sıkıca sarıldıktan sonra koşarak eve gittim. Zümrüdün alnından öptüğümden beri tek kelime etmemiştik ve ben aklından ne geçtiğini öğrenmek istiyordum.

Anahtarım olsa da yinede kapıyı çalmak istedim. Yıllar sonra kapıyı birinin açması çok güzel bir duygu.

"hoş geldin"

"hoş buldum"

"aç mısın yemek hazırladım."

"evet üzerimi değiştirip geliyorum" demek hiçbir şey olmamış gibi yapıyorsun tamam öyle olsun.

"zümrüt yemekten sonra alışverişe gidelim mi sana bir şeyler almamız gerek."

"çok iyi olur." Yemeğimizi yedikten sonra zümrütle birlikte masayı toparlayıp bulaşıkları yıkadıktan sonra alışveriş merkezine gelmiştik. Giriş katında bulunan ilk mağazaya girdiğimizde zümrüde birkaç tişört ve etek aldık.

KÖLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin