Sabahın erken saatlerinde ali uyanmış kahvaltılık taze simit ve poğaça alıp gelmişti eve.Zümrütte çoktan çayı demleyip masayı kurmuştu.Keyifli bir aile kahvaltısı gibisi yoktu.
Evde neşe ve sevinç çoğalırken zümrüdün içini kaplayan korkudan haberi yoktu alinin.
Ama artık daha fazla tutamazdı içinde."Ali "
"hıhhh" bir yandan da ağzı dolu hopur hopur kahvaltı yapıyordu kendileri.Görmüyor muydu zümrüt endişeden yemek dahi yiyemiyordu.
"ali bizim ufaklık var ya hani "ali ee der gibi bakıyordu kızın yüzüne.
-"cemal ağa öğrenirse ne olacak "Geçen bu zamana kadar zehra yani alinin nenesi vefat etmişti ve cemal ağa seherle yaşıyordu.Duyduğuna göre seher bu zamanlara kadar cemal ağaya baş kaldırmış ve evde artık onun sözü geçiyormuş.
-"merak etme bir şey yapamaz seher onu her gün o kadar çok yoruyor ki bizimle uğraşacak zamanı olsa bile hali kalmayacak."
Alinin ne demek istediğini anlıyordum.Seher artık eskisi gibi değildi cemal ağa ona işlerde yardım ediyordu gel dese geliyor git dese gidiyordu.Yani bir nevi bu zamana kadar yaşattıklarını çekiyordu.Peki birden seher neden mi böyle oldu.Zehra teyzenin vefatından sonra ev işleri ona kalmıştı ve dayanılamayacak hale gelmişti onun için.Cemal ağanın yeni bir kuma alacağını duyan seher çıldıracak dereceye gelmiş ve sonunda patlamıştı.
Cemal ağanın ne kadar yaşlandığı malumdu uğraşacak dermanı kalmamıştı ve ne dese evet demek zorunda kalmıştık bu süre zarfında.Ama yinede zümrüdün içi hiç rahat degildi ister istemez korkuyordu.
"zümrüdüm bir tanem sen bunları düşünme ben senin yanında olduğum sürece kimseler sana zarar veremez."Zümrüt zoraki bir tebessüm etse de ali durumu toparlamaya çalışıyordu.
"hadi ama ben ufaklığı görmek istiyorum tabi sen gördün tuzun kuru senin "deyip tribini de atmıştı çoktan.
Zümrüdün bundan sonra işi çok zordu belli ki evde iki bebek olacaktı bundan sonra biri koca bebek olan ali diğeri de ufaklık.😅
Özüm sabahtan beri gözlerini pencereden ayırmamıştı. İçinde anlamlandıramadığı bir duygu vardı.Onu düşüncelerden ayıran ahmetin sesi olmuştu.
"günaydın özüm"
"..."yine başlıyorduk ses yoktu.Ama ahmedin de pes etmeye niyeti yoktu.Elindeki simitleri masanın üzerine koyduğun da geri misin geri çıkmıştı odadan.
Özüm başını kaldırıp kapıya baka kalmıştı. Küsmüş müydü ona cevap vermedi diye.Yada sıkılmışımıydı ondan.Bir cevap ararken kapıda elinde tepsiyle ahmet gelivermişti bile .Çay almaya gitmiş meğerse.
-"Çok açım kahvaltı yaptın mı sen."der demez simidi tıkmıştı ağzına.Ne kadar olgun bir tipi olsa da bir o kadarda çocuksu bir yapıya sahipti.Özümün bir tepki vermeyeceğini anlayınca artık bir şeyler yapma zamanı geldiğini fark ediyordu.
Eline şeker kağıdını alıp ağzını yırttı.Şekerli mi içiyorsun çayı der demez sekeri dökmek için yeltendi.
Özüm çay içmeyi severdi ama şekersiz.O yüzden almıştı elindeki şekeri tepsiye bırakarak.
Ahmet kahkaha atınca özüm anlamaz gözlerle onu seyrediyordu.Tabi birde yanağında beliren gamzeyi de .
-"şekersiz içtiğini biliyordum dünkü bardağında kaşığın yoktu.Tepki vermek bu kadar zor mu gerçekten" derken yine gülmeye devam ediyordu.
Özüm kızsa da yinede bir tepki vermiyordu ahmet de eline sıkıştırdığı simidi göstererek eğer onu yemezsen çayına şeker dökerim demişti.Komik çocuktu en azından buradaki can sıkıntısını geçire bilirdi.
Özüm simidi yemeğe başladığında ahmet çayı da göstermişti soğutma diye.Sessizce kahvaltı yaptıklarında ahmedin gözü bahçedeki çardağa ilişti.Özüm hep oraya bakıyordu ama hiç dışarı çıkmamıştı geldiği günden beri.
"Bugün çardakta oturmak istiyorum ve sende benimle geliyorsun."özüm kafasını anında kaldırıp sorgulayan gözlerle ahmede bakıyordu.
"izin almıyorum haber veriyorum.Eğer gelmezsen seni kucağımda taşıyarak götürürüm bilmiş ol" ve yine o gamzesi gözler önünde.Bu çocuk ne kadarda çok gülüyordu böyle.
Simitler bitince masayı temizleyince dolabımdan hırkamı bana uzatıp gel diyerek kapının yanına ilerledi.Bir tepki vermeden onu izlediğimi anlayınca geri bir kaç adım atıp kucağıma alma fikri halan daha geçerli giyerek kollarını sorgular şekilde bana uzatmıştı.Biran dediğini yapacak sanıp korkuyla yataktan fırladım.
"hadi hava çok güzel."gitmeli miydim gitmemeli miydim emin olamazken kendimi derneğin bahçesinde bulmuştum çoktan ahmet önden çardağa giderken ben arkadan paytak paytak onu takip ediyordum.
Çardağa geldiğimizde ahmet bir anda kalkıp bur da bekle der demez koşarak uzaklaştı yanımdan.Neydi bu simdi beni odadan çıkarmak için o kadar uğraştı şimdi de gidiyor muydu.
Hava oldukça güneşli ve sıcaktı burada daha fazla tek başıma durmak istemediğim için kalkıp arkamı döndüğümde uzaktan elinde iki dondurmayla gelen ahmeti görmeyi beklemiyordum.
Sanırım haksızlık etmiştim ona hakkında kötü düşünerek.Elindeki dondurmayı elime tutuşturup oturmuştu karsıma.Ben bir dondurmaya birde ahmete bakarken onun sesi kesti düşüncelerimi
"eğer onu yemezsen ben yerim ona göre "diyip beni çocukça tehdit etmişti.Yüzümde istemsizce oluşan tebessüm daha iyi hissetmemi sağlıyordu.
"offf çok sıkıldım bir şeyler yapsak mı "anlamayan gözlerle ona baktığımda bahçe hortumuyla bana doğru geliyordu.
Aklımdan geçenleri yaparsa onu öldüre bilirdim.Ki tamda onu yaptı zaten çeşme çardağın yanındaydı suyu açar açmaz hortumu üzerime fışkırtmaya başladı.
Hava sıcaktı ama su soğuktu ister istemez ağzımdan bir çığlık çıkmıştı.Ama o beni ıslatmaya devam ederken engel olmalıydım ona koşarak elindeki hortumu almaya çalışırken uzun boyunun avantajıyla hortumu yukarıya doğru tutuyordu ikimizde ıslanıyorduk ama bu aptal farkında bile değildi.Sadece kahkaha atıyordu.
Ağzımdan son umut yapma diye çıkmıştı ve onun omzundan destek alarak hortumu tutmaya çalışıyordum.
Kendime geldiğimde kollarım ahmetin boynunda onunsa boşta kalan eli belimi sarıyordu.Olmaması gereken derecede çok yakındık ve sadece birbirimize bakıyorduk.Sanki zaman durmuşta o an sadece biz varmışız gibi.
Ahmet özüm hortumu almasın diye belinden yakalamıştı ama yapma demişti ona. Hortuma mı demişti yapmayı yoksa belindeki eline mi.Anlayamıyordu gözlerinde bir cevap ararcasına bakıyordu gözlerinin içine suyun soğukluğu muydu ürpertilerine sebep olan yoksa bu kadar yakınlaşmalarımı.
*
Aksi yönde ali ve zümrüt hastaneye yeni varmışlardı ve sıra olmadığı için hemen muayene odasına alınmıştılar.Doktor zümrüdün karnına jeli sürdüğünde ikisi de heyecandan ne yapacaklarını bilememişlerdi.
"evet bakalım ufaklık nasılmış" ali hemen atlamıştı ortaya.
-"doktor bey ben bebeği görebilir miyim."
-"Tabi ki de ama şuan pek anlayacağınızı sanmıyorum şuan çok küçük olmalı "hem konuşuyor hem de bir yandan cihazı zümrüdün karnında gezdiriyordu.Sonra birden bize döndü.
-"Bu nasıl oldu?"
^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖLE
Teen FictionPara her kapıyı açar... (Kadınlarımızın köle gibi kullanıldığı bu hayata son verebilmek amacıyla ) ! Kitabın isminden emin degilim her öneriyede acıgım.😉