("Tatlişlerim kitabın adından emin değilim.Okurken yada bitirdiğinizde bu kitaba yakışabilecek başka adlar hissederseniz her öneriye açığım.")
Sizlere bir hikaye anlatmak istiyorum. Deli dolu hareketli çokça heyecanlı az sevgi , bol dayak yemeli yorum sizin siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız. Bunu ciddi ciddi düşünün.
Başlama tarihi lütfen.!
Kara köyde bir kış günüydü. Soba yanmasına rağmen bir türlü ısıtamadığı evinde başında kuması yatakta annem, ev de kıyamet cırıltı kopuyor. Ne arasın köyün başında hastane, hastaneyi geçtim bir ebe bile yok. Annem beni dünyaya getirmek için o kadar uğraşmış o kadar canı yanmış ki kalbi ve vücudu daha fazla dayanamamış. Ben doğarken o da melek olup bulutlara uçmuş.
(Hala geç değilken sevdiklerimiz ile güzel anılar biriktirelim. Hayat kısa kimin kuş olup uçacağı kiminin geride kalacağı belli değil. Sonuçta bir ayrılık olacak belli ama neden geride güzel anılar kalmasın ki.)
Gel zaman git zaman ben öyle böyle 10 yaşıma falan geldiğimde aklım anca kesmeye başlıyor bazı şeyleri. Tabi o zamanda anlayamıyordum annemin öz annem değil de annemin kuması olduğunu ama köyde ki diğer anneler gibi değildi bunun farkındaydım.
Hep beni ezer hiç sevmezdi en ufak bir hatamda beni kapıya koyar samanlıkta yatardım.Köydeki çocukların hepsi okula giderlerdi bende analığımdan gizli okulun penceresinden baka baka sökmüştüm okumayı. Kalemim sopa kağıdım topraktı sığır güde güde öğrendim de yazmayı.
Uzun bir aradan sonra sanırım 17 yaşlarımda falandım o zamanlar. Eve erken geldiğim bir vakit evde yabancı bir erkeğin sesini duymuştum. Analığım ile içeride gülüp eğleniyordu. Tabi babam işte ne bilsin adam akşam geç gelir sabah erken işe giderdi.
Gel zaman git zaman daha fazla dayanamadım ikisi de içerideyken elimde kızgın demirle odaya daldım. Eğer hayal ettiğimi yapabilseydim ikisini de kızgın demirle dövüp analığımı evden kovalayacaktım.
Ama eğer hayal ettiğimi yapabilseydim dediğim gibi. Odaya bir cesaretle daldım. Hatta tam hayalimdeki gibi bağırıp çağırdım da. Sonra ne mi oldu?
O adam muhtar emmiymiş. Benim kolumu tutmasıyla duvara fırlatışı bir oldu. Alnımda bir sıcaklık hissettiğimde elime kan geldi. Ama ben daha kanın varlığını anlayamadan muhtar emmi getirdiğim kızgın sopayla bana vurmaya başladı.(" E! ne demişler sopayı getiren dayağı yer. Bu bazen terlikte olabiliyor..") Zaten en son hatırladığımda buydu geri kalanını hatırlamıyorum bile.
Bir hafta içinde ben daha ne olduğunu anlayamadan eve imam efendi ve bir yaşlı amca geldi. Saçı sakalı beyazlamış hani derler ya Azrail canını almaya unutmuş diye işte o kadar yaşlı. Nikâh kıyılırken anlaya bildim meğerse beni o amcaya vermişler ben onun karısı olmuştum. Babam gözümün içine bile bakmamıştı o gün. Benden öğle bir tiksiniyordu ki o zaman anlayamamıştım neden öyle baktığını.
Çok sonradan kulağıma bir haber gelmişti. Meğerse analığım ile muhtar emmi bana iliştiler o artık kız değil diye köyle dedikodumu yaymışlar. Babamda ona söz gelmesin diye beni hemencecik evlendirmişti.
İmam evine gitmiş kocam diyeceğim amca babamın eline bir tomar para koyup beni kolumdan çektiği gibi bir arabaya bindirmişti. O zamanlar araba bulmak büyük lükstü tabi babam haklı mıydı beni bu yaşlı amcaya vermekte halan daha düşünmeden edemiyorum. Adam yaşlı yarın bir gün ölse mal kızına yani bana kalacaktı galiba bu zihniyetle beni o adama verdi bilmiyorum. Yada avucuna saydığı paraya benden daha çok değer veriyordu.
Araba durduğunda nerede bizim ev? Nerede bu ev? Bu evi gören bizim eve ahır bile demezdi kapısı bile kocaman hele kapı açılınca kocaman bir avlu , avluda iki kadın tıpkı bu amcanı yaşıtı. Başımı az yukarıya kaldırınca iki katlı olduğunu gördüğüm evin orta katta bir de adam ama bu adam bana öğle kötü bakıyordu ki ister istemez gözlerimi hemen ayaklarımda birleştirmiştim. Amca beni kolumdan çekiştirip avluya fırlattı. Teyzelerin bacaklarının önüne düşmüştüm. Sedirin birine oturan amcanın koşup elini öpen kadınlar hoş geldin ağam deyip geri çekildiler.
"Akşam için hazırlayın." Bana bakarak demişti bu cümleyi hem de tiksindirici bir gülümsemeyle.
Ben daha ne olduğumu anlayamadan iki teyze kollarıma girip beni en üst kata çıkarmıştı bile. Hele üste çıkarken bana bakan adamın yanından geçmek resmen ölüm gibiydi. Bana her bakışında korkudan mı bilmiyorum ama kalbime bıçak saplanıyor gibiydim. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir bakış vardı.
Oda kocaman ve ışıl ışıl olsa da bu yine de benim korkudan titrememe engel olamıyordu.
Teyzelerden biri hemen banyo diye tahmin ettiğim odaya girdi sonra su sesi gelmeye başladı.
Diğeri ise benim üzerimi çıkarmak istedi. Ama ben utancımdan buna engel olmaya çalıştım."Seher sen git yemek hazırla kıza aç belli."
"Tamam abla" Deyip odadan çıkan teyze beni diğer teyzeyle yalnız bıraktı.
"Kızım korkma bundan sonra burası senin ve cemal ağanın odası. Bu evde yeni yuvan..." bana bir şeyler diyordu ama ben cemal ağa ile senin odan dedikten sonrasını duyamamıştım bile. Doğruya biz evlenmiştik. Adının cemal ağa olduğunu öğrendiğim adam artık benim kocamdı. Ben bunları düşünürken. Göz yaşlarımı silen kadını fark ettiğim de anlamıştım ben ağlıyordum .
Adının Zehra olduğunu öğrendiğim kadın cemal ağanın ilk eşiymiş seher ise onun kuması bense seherin kuması . Allah'ım ben bu gece ölmesem kafayı yerim herhalde.
Ortada bir cemal ağa ve 3 karısı vardı bunlardan biride ben olacaktım artık. İyi de balkondan bakan o korkunç adam kimdi peki neden bana öyle korkutucu bakıyordu ki.
Banyo yapıp bana giydirdikleri beyaz bir elbiseyle odada beklemem söylendi ama ben kapıya kilitlenmiş gözlerle nefes dahi almakta zorlanıyordum. Aklımda binlerce soru geçmesine rağmen en önemli sorum şimdi bana ne olacak olmasıydı.
Koridordan gelen ayak sesleri gittikçe kapıya yaklaştığında ben daha da geriliyordum.
Kapı ağır ağır açılırken karanlık odaya giren ışıkla gözlerim kamaşmış ve kapının önünde cemal ağayı görmemle boğazım da bir yumru oluşmuştu.Kahkaha atarak odaya girişini bugünkü gibi hatırlıyorum. O yüzündeki (ben yenilmezim ben güçlüyüm) bakışı asla unutulacak gibi değil.
Yanıma gelip beni ayağa kaldırdı ve boynumu koklayarak öptü. Ben o anın etkisi ve korkusuyla yapma diye bilmiştim sadece. Sesim o kadar az çıkıyordu ki ben bile zor duyuyordum.
Cemal ağanın beni yatağa fırlatışından sonraki son sözü " ben seni aldım kızım paranı peşin saydım babanın eline sen artık benimsin benim karım benim kölemsin" olmuştu.
Diğer okuduğunuz hikayelerden çok farklı bir hikayeyle karşınızdayım . Hikayemi beğenmeniz den çok kadınlarımıza ne kadar az değer verildiğini görün istiyorum. Tabi ki de her insan aynıdır diye söyleyemem ama günümüzün çoğunluğu bu durumdayken sessiz kalınması ne kadar doğru bilemiyorum.
Unutmayın toplumun yarısı kadındır diğer yarısını da kadınlar yetiştirir.
[not : yazım hatalarımın çok olduğunun farkındayım düzeltmek için çalışmalara başladım. Kapak isminden de pek emin değilim hikayenin sonunda her öneriye açığım. :) (: ]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖLE
Teen FictionPara her kapıyı açar... (Kadınlarımızın köle gibi kullanıldığı bu hayata son verebilmek amacıyla ) ! Kitabın isminden emin degilim her öneriyede acıgım.😉