Kamp alanına varmıştık.
Herkes çadırlarını kurdu Ve ateş yakmak için çalı çırpı toplamaya gittik.Sonunda bütün işler bitmişti.
Bizde bir yere oturduk Ve dinlenmeye çalıştık.
Evet çalıştık diyorum çünkü Mete 5 yaşındaki çocuklar gibi illa bir şeyler yapmak istiyordu.
Hayır yani yaptığı şeyler çok saçma.Herkes ateşin başına toplanıp yemeğini yedi.
Daha sonra ben kitabımı Ve çadırın önündeki sandalyemizi alıp sessiz bir yer arayışına çıktım. Sonunda uzun bir arayıştan sonra güzel bir yer bulabilmiştim.
Burası o kadar sakindi ki anlatamam. Bende bunu fırsat bilip kendimi kitabıma verdim.Deniz'in Ağzından:
Nil'e karşı olan duygularımı açsam ne olurdu ki.
Yani ne kaybede bilirdim?
Tamam kararımı vermiştim.
Yarın sabah Nil'in yanına gidip onu sevdiğimi söyleyecektim.
Aklımdaki tek soru; acaba duygularıma karşılık bulabilecek miyim?
Bu soru beyni mi yiyip duruyor.Nil'in Ağzından:
Hava gece o kadar soğuktu ki sabah bir yerimiz donmadan uyandığımıza şükrettik.
Uyanır uyanmaz hemen kazağımı Ve eşofmanımı giydim. Tabi çadırda ne kadar giyinile bilirse. Ve daha sonra ateş yakmak için gerekli olan çalı çırpıyı toplamak için tekrar yola koyulduk.
Ben,ayaz Ve Mete'yle gidiyordum.
İkisinin ortasına geçtim ve yürümeye başladım.
Ben ayaza ile hararetli bir şekilde konuşurken birden bir inleme sesi geldi. Ve bilin bakalım kimden geliyor?
Salak Mete taşa takılıp popo üstü yere çakılmış.
Tabi bizde onu kamp yerine tekrar götürmek zorunda kaldık.METE: abi o taşı kim koydu oraya, benim narin popom az kaldın ellerimin arasından kayıp gidiyordu.
Artık gerçekten eminim. Bu çocuk gerçekten salak.Yemeğimizi yedikten sonra kısa bir doğa yürüyüşüne çıktık. Burası gerçekten çok güzeldi ama şiddetli bir şekilde yağmur bastırınca yürüyüşümüz yarım kaldı Ve tekrar kamp alanına dönmek zorunda kaldık.
Eşyalarımızı toplarken yanıma Deniz geldi ve benimle konuşmak istediğini söyledi.