Şeytanın kulağına, Tanrı'nın söylenmemesi gereken ismi fısıldandı. Biri cennetten kaçıyordu. Şeytan gülümsedi. Yedi büyük günah tüm dünyaya yayıldı. İnsanoğlu şeytanla lanetlendi. Şeytan yeryüzüne indi. Cennetten kaçan, Âdem için yaratılan güzeller güzeli Lilith'di. Şeytanın aklına girerek onu oradan çıkarmasına gerek kalmamıştı. O, saf bir kötü güzellikti. İnsanın aklını başından alıyor, insanın içindeki en ücra köşelerdeki şehvet duygusunu işliyordu bütün hücrelerine.
Onu gören hemcins insanoğlunda kıskançlık uyandırıyordu. Baktığı her yere de bir parça bıraktığı kibri, tek bir şeyler yetinmeyerek gösterdiği açgözlülüğü şeytan için biçilmiş bir kaftandı. Güzelliği yüzünden ardında çıkardığı öfke ve yıkımdan habersizdi. Şeytan etrafına kibirli bir bakış attı. Tanrı'nın mabedinden kaçan bu insanoğlu, şeytan için bir kötülük timsaliydi.
Lilith'in ensesine yaklaşıp yavaşça kulağına fısıldadı.
"Cennetten kendin kaçmasaydın daha erken tanışacaktık benim sevgili Lilith'im."
Lilith'in kaşları çatıldı; ama konuşmadı. Evet, cennetten kaçmıştı. Tanrı'nın söylenmemesi gereken ismi dudaklarından usulca dökülmüştü. Asla korkmamıştı. Bu korkusuzluğu başkaldırısına bağlıydı. Âdem'e itaat için yaratıldığını öğrenmişti. İkisi de aynı şekilde, aynı şeyden, aynı şartlar altında yaratılmışlardı.
İtaat etme gibi bir zorunluluğu yoktu. İkisi de eşitti. Âdem aksini iddia etti ve o da birden fısıldayıverdi o ismi. Cennetten kaçtı. Şeytan bir kez daha fısıldadı.
"Benim çocuklarımdan biri ol ve istediğini yap. Kimse sana bir emir vermeyecek sadece bazı kurallara uyman gerek. Bu kurallara uyduğun sürece özgürsün. Herkesle eşitsin."
Şeytan her zamanki gibi gülümsedi. Bir günahkâr daha olmuştu. Lilith de gülümsedi. Bu gülümsemelerin ardından yeryüzüne kötülük tamamen yayıldı.
Gülümsemelerle ruhani bir antlaşma imzalandı. İki taraf da memnundu. Tanrı'nın sözcüsü üç melek yeryüzüne indi. Lilith'e Tanrı'nın mesajını ilettiler.
"Eğer Aden'e geri dönmezsen her gün yüz çocuğun ölecek."
Şehvet temsili şeytandan olan bir sürü çocuğuna baktı. Meleklerin uyarılarına aldırış etmeden Aden'e dönmeyi reddetti. Dendiği gibi her gün yüz çocuğu öldürüldü. Bu acıya dayanamayıp insanoğlunu lanetledi.
Bunları izleyen şeytanın gözlerinden hoşnutluk okunuyordu. Sinsice gülümsedi. Acı içinde olan Lilith'in kulağına fısıldadı.
"İntikamını al, git ve insanoğlunu yoldan çıkar."
Lilith hiçbir şey demeden beklemeye devam etti. Kafasında planlar kuruyordu. Kendisinin gitmesinden sonra Âdem'in kaburga kemiğinden yaratılan Havva'nın ve onun çocuklarına musallat oldu.
Artık tamamen kötülüğün tarafındaydı. Bunu düşmüş bir melek olan Samael ile birlikte olarak tastikledi. Uzun süre sonra o da gidince şehvet şeytanı Asmodeus ile birlikte oldu. Gittikçe şeytana benzeyen Lilith ve Asmodeus insanların kalbine birçok kötülük işledi. Tanrı'nın yarattığı temiz kalpli insanların kalplerine siyahı yavaş yavaş işlediler. Şeytan bu durumdan hiç olmadığı kadar memnundu.
Onunla baş edemeyeceğini anlayan Tanrı onu huzuruna getirtip son defa uyarısını yaptı. Lilith bu uyarıyı da görmezden geldi. Lilith artık onlardan biriydi. İnsanların ensesinde dolanıp kulaklarına fısıldayan bir kadına dönmüştü iyice. Buna çok sinirlenen Tanrı onu huzurundan yeryüzüne attı. Kötülüğün eşi olan kadın yeryüzüne inene kadar hafızası silindi. Sol elinin bileğine bir mühür kazındı.
Bu mühür şeytanı ondan uzak tutmak içindi. Ne kadar uzak tutacağı ise muammaydı; fakat hesaplanmayan bir şey vardı. Kız yeryüzüne başka bir kötülüğün önüne düşmüştü. Kader yine yapacağını yapmıştı. Şeytan her yerde Lilith'i arıyordu. Bakmadığı yer kalmamıştı. Hiçbir yerde güzel varisini bulamıyordu. Bütün yardımcılarına haber gönderdi. Herkes Lilith'in peşine düştü. Böylece herkes Lilith'in şeytan için önemli olduğunu öğrendi. Lilith'in ellerinde olması büyük bir güç gibi geldi.
İnsanoğlunun hiçbir şeyden haberi yoktu. Lilith uzun bir süre sonra yeryüzünde gözlerini açtı. Neler olduğunu, neler yaşandığını hatırlamıyordu. Ellerini kaldırdı. Küçük narin elleri vardı. Ayaklarına baktı. Onlar da elleri gibi küçüktü. Küçük bir kız olarak yeryüzüne inmişti. Hayatına sıfırdan başlama şansı vardı. Bu şansı nasıl kullanacağı ise ona kalmıştı.
Yanına yaklaşan birini görünce endişelendi. Şu an oldukça savunmasız, hiçbir şeyden haberi olmayan küçük bir kızdı. Birden gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "İyi misin?" diye sordu biri. Küçük Lilith cevap vermeden ağlamaya devam etti. Cevabını alamayan genç kadın küçük kızın önünde diz çöktü. "İsmin ne?" Küçük Lilith biraz geri çekildi. Kadından korkuyordu. Bu oldukça gülünçtü.
Zamanında etrafa kötülük ve korku salan kızıl şeytan -ya da dişi şeytan- şu an bir insandan korkuyordu. Genç kadın biraz daha yaklaşıp zarar vermeyeceğini belli etmek için ellerini havaya kaldırdı. "Sakin ol. Her şey düzelecek." Küçük kız gözyaşlarını silip iç çekmeye devam ederken kadına baktı. Kadın ona gülümsüyordu. Eğer önceden neler yaptığını bilseydi yine aynı şekilde gülümser miydi, meçhuldü. Küçük kız kesik kesik nefes alıp verirken konuşmaya çalıştı. "Hiçbir... şey... bilmiyorum..."
Genç kadın biraz şaşırmıştı; ama umursamadı. Küçük kızı ikna edip onu bir hastaneye götürdü. Küçük kızın hiçbir şeyi yoktu. Bunu kötü bir olay sonrası travmaya bağladılar. Başka bir açıklamasının olamayacağını düşündüler. Genç kadın kendi başına yaşayan, birkaç sene önce annesini kaybeden, iyi bir işi olan biriydi. Küçük Lilith'i de çok sevmişti. Bu yüzden hiçbir yere bir şey söylemeden küçük kızı evine götürdü.
Birkaç gün kadının evinde kaldı; fakat götürdüğü hastanedeki çalışanlar bu durumu sosyal kurumlara bildirmişlerdi. Genç kadının evine girip küçük kızı götürdüler. Genç kadın bunun olacağını biliyordu; ama onu kızı yapmak istemişti. Küçük Lilith yine bir bilinmezliğe düşünce ağlamaya başladı. "Merak etme seni alacağım," dedi genç kadın. Görevlilerin arkasından o da çıkarak onları takip etti. Bir binanın önünde durunca hızlıca arabasından inip yetkili kişilerle konuşmaya gitti.
Küçük Lilith'i evlat edinecekti. Kazandığı para ile yaptığı şeyi örtbas edip küçük kızı evlat edinmek için gerekli bütün şartları sağladı. Bir engel görünmediğinden küçük kızı kadına verdiler. Genç kadın artık yalnız değildi ve bir kızı vardı. Bu yaptığının kendi hayatına renk katacağını ve annesinin boşluğunu dolduracağını düşünüyordu. Tek başına biraz daha yaşasaydı akli dengesini yitireceğini hep arkadaşlarına söyler dururdu.
Arkadaşları da ona birini bulup evlenmesi gerektiğini söylerdi hep. Sonra da gülüp geçerlerdi. Evlenmeyi hiç düşünmemişti. Babası onları çok küçükken terk ettiğinden hep kafasında anne figürü vardı. Hiç biriyle evlenip baba olunabileceğini düşünmemişti bu yüzden. Hayatında da çok erkek yoktu. Sadık bir kadındı; fakat kendisine edilen hiçbir teklifi kabul etmiyordu.
Artık başka bir amacı vardı. Yolda şans eseri bulduğu ve evlat edindiği bu kıza çok iyi bir anne olacaktı. Birlikte eve girdiler. Karşı karşıya koltuklara oturdular. Küçük kız, onu bulduğu günden beri konuşmamıştı. İşe onu konuşturmakla başlayacaktı. "İsmim Jennie. Benim de bir annem yok. Birkaç sene önce melek oldu." Gülümseyerek kızın saçını okşadı. Küçük Lilith hiçbir tepki vermedi; ama dinlediğini belli etmek için gözlerine baktı.
"Sana da bir isim bulmamız gerekiyor. Elizabeth nasıl?" Kendi kendine kafasını iki yana salladı. "Hayır, bu çok sıradan olur," dedi. Telefonunu çıkartıp isim aramaya başladı. Küçük kız fısıldadı, "Lilith." Kadın şaşırdı. "İlginç bir isim," dedi. Sonunda küçük kızı konuşturabilmişti. "Ne anlama geldiğine bakalım." Küçük kız kadının yanına oturup telefonuna baktı. "Kara ay." Kadın beğendiğini belli edercesine güldü. Kader yine yapacağını yapmıştı. Bazı şeyler hiç değişmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
FantasyTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...