Baekhyun durmaksızın çalan zilin etkisiyle elinde ki kumandayı bırakarak saatlerdir oturduğu koltuktan kalktı. ‘’Ben bakıyorum.’’ Chanyeol’ün saatlerdir odadan çıkmaması üzerine canı sıkılmıştı. Kuzeninin geleceğini söylediği andan beri odasındaydı ve Baekhyun kapıyı açmadan önce Chanyeol onun küçük bedenini es geçerek, kapı koluna uzandı ve açtı.
Ne ara Chanyeol aşağıya inmişti? Ne ara Chanyeol kapıyı açmış ve gelen kişiye bu kadar samimi bir şekilde sarılmıştı? Hayır, Baekhyun kıskanmıyordu. Gerçekten onu kıskanmıyordu çünkü kıskanmasına hakkı yoktu. ‘’Sooyoung-ah, seni özlemişim.’’ Baekhyun, Chanyeol’ü ilk defa bu kadar mutlu görüyordu.
‘’Bende seni koca dev. Ben de seni çok özledim.’’ Adını öğrendiği, neredeyse Chanyeol gibi uzun olan kızı ince sesini duyduğunda içinin acıdığını hissetti.
Baekhyun kızı inceleme fırsatı bulduğunda, kız hala Chanyeol’e sarılıyordu. Adını öğrendiği ama o isimden ölene kadar nefret edeceği için adını söylemediği kız, Chanyeol’ün boyu kadar uzundu ve Baekhyun boyu neredeyse kızın bacak boyuna eşitti. Uzun ince süt beyazı bacaklar, çıkık bir kalça, ideal göğüs ölçüleri ve güler bir yüz.
Kesinlikle Park ailesinde bu vücut ölçüleri ve gülen yüz genetikti. Baekhyun, Chanyeol’e baktı. Kesinlikle onun tam zıttıydı. Neden Chanyeol, Baekhyun’u almıştı ve aldığından beri elini ona hiç sürmemişti? Onun evinde kalıp, onun parasını yiyor, ona yemek yapıyor ve onun giysilerini ütülüyor, ev işlerini yapıyordu. Ve bunların sonucunda Chanyeol ona teşekkür bile etmiyordu!
Baekhyun bunları umursamıyordu, şu ana kadar. Çünkü evlerinde artık bir yabancı kalmaya başlayacaktı. Chanyeol’ün kuzeni, Park Sooyoung. Baekhyun emin olamadı, o kız mı yabancıydı yoksa iki aydır bu evde kalan, hizmetçiden farkı olmayan Baekhyun mu? Aslında Baekhyun bu soruyu yanıtlamak istemiyordu çünkü vereceği cevapla yüzleşmekten korkuyordu.
‘’Anlat bakalım, Japonya seyahatin nasıl geçti.’’ Chanyeol’ün sevecen tavrı Baekhyun’u şaşırtmıştı. Chanyeol kızın omzuna kolunu atmış onu içeriye sürüklerken kızın gözleri kapının dışarısında duran bavula takıldı. Baekhyun, aslında kızın tam da bavulunun yerinde olması gerekiyordu. Onu kapı dışarı etmek istiyordu. Chanyeol, kızın dikkatle baktığı bavullarına bakıp, Baekhyun’a seslendi.
‘’Baekhyun, bavulları senin odana çıkar.’’ Baekhyun, Chanyeol’ün emir verici sesiyle kendine geldiğinde bavullara ilerledi ve bavulları tutup, merdivenlere doğru sürükledi. Kendi odasına? Neden kızın bavullarını kendi odasına çıkartmıştı? Yoksa kız Baekhyun’un odasında mı kalacaktı? Bavulları odasına koyup, yatağına oturdu. Chanyeol ve kızın anılarını dinlemek istemiyordu ama çoktan onların gülüşmeleri kulağına doldu.
Cebinden telefonu çıkartıp, biricik dostu Lay’e mesaj attı.
Kimden; Byun Byunki
Kime; TekBoynuzlu
‘Bir süreliğine sende kalabilir miyim? Sanırım kalacak bir yerim yok artık.’
Çok geçmeden telefonuna gelen mesaja baktı. ‘Üzgünüm, Wufan ile yaşadığım için başka bir yerim yok, biliyorsun evim küçük. Ama istersen Luhan’a sor. Sana onun telefon numarasını atıyorum.’ Baekhyun telefonunu kapattı. Onu önemsemeyen birini neden arayacaktı ki? Ve koskoca görüşmeyeli üç ay geçmişken? Ve onu kurtarmak için söz verip, kurtarmamışken?
Dostları bile artık onu istemiyordu. O her zaman kaybeden taraf olmak zorundaydı. O işte şimdi yalnız hissediyordu. Kalbinde kocaman bir boşluk vardı ve o boşluk giderek büyüyordu. Bu evden gitmesi gerekiyordu. Artık burada bile istenmiyordu. ‘’Baekhyun.’’ Kendi sesini duyduğunda onu çağıran kişinin yanına gitmek için ayaklarını sürükledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M YOUR SLAVE ☯
Fanfiction''Piyon? Ah, evet.'' Luhan gülümseyerek ayağa kalktı ve onun önüne geçti. Omuzlarından tutup, parmak uçlarında havalanarak onun dudaklarını dudaklarına bastırdı. ''Her oyunun sonunda, bütün satranç taşları aynı kutuya konulur. Hayatta budur, nasıl b...