BÖLÜM 32

7.3K 490 83
                                    

Wufan’ı rahatsız eden şey uykusuzluk değildi. Gece boyunca Yixing’in homurtularını duyup, onun insanı rahatlatan yüzüne bakmıştı. Onu rahatsız eden şey, bir daha eline böyle fırsat geçemeyeceğinin farkında olmasıydı.

Wufan’ın uzun parmakları Yixing’in pamuksu yanaklarında gezinirken Wufan’a gülümsediğinde oluşan çukurun üzerinde oyalandı. Parmak uçları derine iniyor ve orayı okşuyordu. ‘Bir daha bu gülüşünü göremeyeceğim için üzülüyorum. O yüzden hafızama kazımama izin ver.’

Wufan’ın içinde ki burukluk kırıntıları gün yüzüne çıkmaya daha ilk günden başlamıştı. Ay’ın parlaklığının yerini güneş alırken, gözlerinin acıdığını hissetti. Saatlerdir uyumamıştı ve şimdilik uyuyacak gibi de görünmüyordu. Yixing, daldığı rüyanın etkisiyle başını Wufan’ın göğsüne koymuş ve yavaşça hareket ettiriyordu.

‘Biraz daha bakamaz mıyım yüzüne? Belki bu seni son görüşüm olacak, lütfen esirgeme benden güzelliğini.’ Wufan’ın sözleri içini acıtırken, göğsünde ki sıcaklık onu daha beter bir hale sürüklüyordu. Ama bu onu rahatsız etmiyordu. Acı veriyordu ama bunu seviyordu. Mazoşist olduğundan değildi, Yixing’i bir daha göremeyeceği içindi. Bu ona, son dokunuşu olabilirdi.

Wufan, Yixing kıpırdanmasını kestiğinde yataktan sessizce ve güneşin doğuşu pencereye vururken usulca kalktı. Artık yatak tamamen Yixing’e kaldığında küçük olan bacağını Wufan’ın az önce uzandığı yere gidince genişçe yayıldı koca yatakta.

Yatak boş geliyordu, Wufan olmadığından değildi. Yatağı dolduracak birisinin olmamasından da değil. Boş olan şey, Yixing’in tutunacak kimsesinin kalamadığıydı. Wufan dolabında ki kıyafetleri düzenlemeden savururcasına bavuluna tıkıştırdı. Buralardan gitmesi gerekiyordu. Eğer babasının istediği kişi ile evlenecekse, burada durmasına gerek yoktu. Hiç değilse, Yixing’in karşısına çıkacak yüzü kalmamıştı.

‘’Wufan…’’

Wufan adının yumuşak tınısında söylenmesini sevmiyordu ama Yixing’in yumuşak tınısını seviyordu.

‘’Erken kalkmışsın… işe geç kalmadık değil mi?’’

Wufan’ın verecek cevabı yoktu. Uyanmıştı, yanından ayrılacak zamanı kaybetmişti ama gitmeliydi.

‘’Hayır  Yixing, bugün işe gitmiyoruz. Uyu hadi, daha yeni güneş açtı.’’ Wufan kalbine nazaran daha güçlü çıkan ses tonuyla söyledi.

Yixing mızırdanarak yataktan kenara kaydı ve devine yer açtı. ‘’Yanıma gel, sen yokken üşüyorum. Soğuk…’’

Wufan ileriye doğru adım atacakken duraksamıştı. Yixing’in gözleri kapalıydı ve hala uyukluyordu. Ona ayıracağı zaman dilimlerinin artmasında sakınca görmüyordu. Yanına gidip, yatağa girdi. ‘Ben yokken, hep böyle üşüyecek misin Yixing? Ben gittikten sonra, kalbine hiç yaz gelmeyecek mi?’

Wufan sorularını kendine saklayarak Yixing’i göğsüne yasladı. Ona sıkıca sarılıyordu. Ne yapması gerektiğini kesinlikle bilmiyordu ama yapmayacağı bir şey yapacaktı. Gidecekti. Birkaç saat sonra uçağı kalkıyordu ve gitmeliydi.

Yixing’in kokusundan uzaklara, Yixing’in gülen gözlerinin baktığı yerlere bakamayacaktı. Onu en çokta inciten şey, Yixing olmayacaktı. Nasıl ki Wufan’ın hayatında daha önceden yokken Wufan yaşamaya devam ediyorsa, şimdide yaşayabilirdi.

Yixing olmadan, eksik olacaktı. Hala bir parçası onda kalacaktı ve Wufan ölümü bekleyen bir insandan farkı kalmayacağını anlamıştı ve anladığında çoktan ayakları onu Yixing’siz yollara sürüklemişti.

I'M YOUR SLAVE ☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin