Sonbahar yaprakları tek tek cam kenarına rüzgârla beraber çarparken Sehun kızaran gözlerini araladı. Yataktan kalkmak istemiyordu. Hiçbir şey istemiyordu çünkü artık onun uykusundan uyandırıp, işe yollarken öpücükler ve ışıltıcı gülüşler saçan etrafa kimse yoktu. Cama çarpan yağmur damlalarının sesini uzunca dinledi. Yorganı üzerine çekerek dizlerini de karnına doğru çekti ve geniş yatakta kapladığı yeri azalttı.
''Neden? Neden böyle olduk? Neden mutluluğa tutunamadık?''
Hıçkırıkları cama düşen yağmur damlalarının sesini bastırırken gözlerinin acısıyla gözyaşlarını akıtmaya devam etti. Elini yatağının yanında, eskiden eşinin varlığı ile dolu olan yanını okşadı. Eline ne Luhan'ın teni geliyordu ne de ona ait olan bir şey. Eline gelen tek şey yumuşak bir örtüydü. Örtüyü avuç içinde sıkarak kırıştırırken bir kez daha hıçkırdı.
''Tanrı'm. Neden onunla birlikte benim canımı da almıyorsun? Yanında olması gereken kişi o değil, bebeğimiz değil. Benim. İkisini geri ver ve benim canımı al, onlarınkini bağışla.''
Sehun yutkunduğunda boğazının kuruduğunu hissetti. Bu canını acıtsa bile hiçbir acı, Luhan'ın yok oluşu kadar canını yakmayacaktı. Buna bir son verip, bebeğinin ve hayatının yanına gidecekti. Hiç değilse Luhan'a verdiği sözü tutacaktı.
'Sonsuza kadar yanındayım, Luhan.'
'Hayır, Sehun. Sonsuzluğun ötesine kadar yanımda ol.'
...
Bedenini yataktan sürükleyerek Luhan'ın en sevdiği ve Sehun'un asla giyinmediği kurt baskılı pijamayı üzerine giyinerek yatağın üzerinde ki geyikli pelüş oyuncağı alarak çıplak ayaklarla dışarıya çıktı. Oyuncağı sıkıca kavrayarak göğsüne bastırıp, Luhan'ın kokusunu üzerinde barındıran oyuncağa gözyaşlarını damlattı.
Yağmur şiddetini arttırdığında Sehun'un soluk tenine çarpan rüzgâr titremesine neden oldu. Sokağa çıktığında karşıya geçerek sahil yönüne doğru yürümeye başladı. Aklına yaptığı teklif geldiğinde gülümsedi. Luhan'da bu yollarda yürüyerek, Sehun'un ona evlilik teklifinin sürprizini bilmezken yürüdüğü bu sokakları geçmişti. Ama hissettikleri şeyler farklıydı.
Luhan bu yollardan geçerken mutluydu.
Sehun ise üzgün.
Luhan karşısına çıkan çocukların elinden üzerinde yazılı olan balonları alırken,
Sehun şimdi o balonları ruhunda biriktiriyordu.
Luhan sabrederek ilerlediği bu yoldan,
Sehun merakla gidiyordu.
Luhan sahile geldiğinde heyecanlı ve sevinçliyken,
Sehun ayaklarına batıp, kanatan taşlar nedeniyle acı çekiyordu.
Sehun'un elleri buz kesildiğinde arkasına baktı. Ayağında ki kan izleri bir süredir onun arkasında izler bırakmıştı. Dalgalar kıyıya çarptığında kan izleri silinmişti. Ayağına gelen dalga onun zayıf bedeninin düşmesine ve üzerinin ıslanmasına neden olduğunda daha fazla üşüdüğünü hissetti.
''Luhan, senin için geliyorum.''
Luhan, Sehun için geçerken bu yollardan,
Sehun, Luhan ve bebeği için gidiyordu.
Bedenini toplayarak ayağa kalktı ve yoluna devam etti. Rüzgârın sesi ortamın sessizliğinde kaybolurken nihayet kuleye ulaşmıştı acı çeken ve kana bulanmış ayakları. Kuleyi gördüğünde gülümseyerek zihnine dolan anılar film şeridi gibi gözünün önünden geçtiğinde gözyaşları yanaklarına tekrar hücum etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M YOUR SLAVE ☯
Hayran Kurgu''Piyon? Ah, evet.'' Luhan gülümseyerek ayağa kalktı ve onun önüne geçti. Omuzlarından tutup, parmak uçlarında havalanarak onun dudaklarını dudaklarına bastırdı. ''Her oyunun sonunda, bütün satranç taşları aynı kutuya konulur. Hayatta budur, nasıl b...