Luhan, şaşkındı. Az önce olanların rüya olmadığını biliyordu. Çünkü Sehun, karşısındaydı. Luhan, yumruk yaptığı elini onun göğsüne koyup, ittirdi. Luhan bu kadar kolay lokma değildi ve bunu Sehun’a kanıtlayacaktı.
‘’Sen ne dediğinin farkında mısın? Beni mi seviyorsun? Gerçekten mi? Buna inanmayacağımı biliyor olman gerekirdi! Herhangi bir kızı veya erkeği becerebilirsin! Sırf penisini tatmin edecek bir delik aramak için insanları yalan duygularınla kandırma!’’
Luhan elbisesinin eteklerini toplayarak lavabodan çıktı. Onun göğsünü ittirdiği minik elleri şimdi kendi göğsündeydi. Deli gibi atan kalbi, az önce olanların gerçek olup olmamasıyla ilgilenmiyordu. Kalbi sadece, Sehun’un söylediği şeylerle ilgileniyordu.
Kendine verdiği destek sayesinde, dağılmış olan bedenini toparladı. Gülümseyerek Jonghyun’un yanına vardı. Sehun, vücuduna dokunulmasından nefret ediyordu ve asla seks sırasında vücudunu açmazdı. Üst kısmını. Ama şimdi, sırf bu parti için göğsü çıplaktı ve bu Luhan’ın nefesini kesiyordu.
Luhan, Jonghyun ile bulunduğu masanın etrafına toplanan kızlara bakıyordu. Birkaç bardak içki içmişti ama sarhoş olmadığının bilincindeydi. Karşı masada ki Sehun, kucağına oturan kıza sert bakışlarını atarken, Luhan onunla ilgilenmiyormuş gibi yapıyordu. Sahneye çıkan yüzleri maskeli çıplak kızlar gösteri yaparken Luhan’ın yüzünde bir gülümseme oluştu.
Kızları sahneden kovmak için ayaklandığında Jonghyun çok sarhoş olmuştu ve onu durdurmak için kolunu uzatmıştı ama Luhan kolayca ondan kurtulmuştu. Sahnenin ortasına geçip mikrofonu eline aldı.
‘’Bu kızlar sizi eğlendirmeye yetmiyor öyle değil mi? Gözleriniz sadece benim üzerimde olsun. Eğlenmenin ne demek olduğunu size göstereceğim.’’
Luhan maskesini çıkarmayarak yavaş tempoda bir şarkı eşliğinde elbisenin fermuarını açarken, onu izleyenlerden biri alaycı bir tonda seslendi.
‘’Güzelim, yanlış bir yere geldin. Git ve beyaz atlı prensini bekle.’’ Tüm izleyiciler onun kahkahasına eşlik ederken, Sehun karşısında soyunmakta olan çocuğu izliyordu. Luhan ona oyun oynuyordu ama Sehun bu oyuna gelmeyeceğini biliyordu.
Sehun ona gerçek duygularını itiraf etmek üzereyken Luhan onu yanlış anlayarak onu terslemişti ve Sehun ilk defa reddedilmiş, ona sevdiğini söylemek üzereyken ilk defa sözü kesilmişti. Sehun ilk defa ağzına ‘seni seviyorum’ kelimelerini alacakken son defa susturulmuştu.
Sehun, Luhan’a güvenmek istiyordu ama Luhan’a çektirdiği acılardan sonra Luhan’ın kendisini affetmeyeceğini de biliyordu. Sadece olacakları izlemek istiyordu.
Luhan, iç çamaşırı kalana dek soyundu. Onu küçümseyen genç, Luhan’ın erkek olduğunu fark ettiğinde yutkundu. Luhan parmaklarını o gence yöneltip, onu sahneye çağırdı. Sahnenin ortasına koyulan sandalyeye şaşkınlık içerisinde Luhan’a doğru gelen genç, oturdu.
‘’Adın ne? Adın ile inlemek istiyorum.’’ Gencin kelimeleri boğazına düğümlendiğinde tekrar yutkundu. ‘’ Sungkyu. Adım Sungkyu.’’
‘’Sungkyu-shi, eğer izin verirsen seni eğlendirmek istiyorum. Bu seferlik beyaz atlı prensim olur musun?’’
Adını öğrendiği genç başını olumluca salladığında Luhan gülümseyerek onun önünde durdu ve kucağına oturdu. Kendinden iğreniyordu. Bunu yaptığı için kendinden iğreniyordu ama Sehun’a acı vermek istiyordu. Luhan’ın bedeni onun için değerliydi ve az sonra Sehun sahneye çıkıp, Luhan’ı sahneden indirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M YOUR SLAVE ☯
Hayran Kurgu''Piyon? Ah, evet.'' Luhan gülümseyerek ayağa kalktı ve onun önüne geçti. Omuzlarından tutup, parmak uçlarında havalanarak onun dudaklarını dudaklarına bastırdı. ''Her oyunun sonunda, bütün satranç taşları aynı kutuya konulur. Hayatta budur, nasıl b...