[Sanırım bir sorun olmuş, karakterlerle ilgili. Onun için baştan söyleyeyim çocukları ve ebeveynleri; Sehun&Luhan(Young-Nam, Sehan, Sarang), Baekhyun&Chanyeol(Chanhyun, Kookie), Jongin&Kyungsoo(Jongsoo), Wufan&Yixing(Yifan) Bir de, Chanhyun şu anlık baskın taraf gibi görünüyor ama öyle olmadığını söylemeliyim. Zaten küçükken de Chanhyun, Nam’a karşı katıydı. Keyifli okumalar dilerim.]
***
‘’Chanhyun, şu girdiğimiz bahsin kurallarını değiştirmeliyiz.’’ Nam, tekli sıranın üzerinde oturup, ayakkabısının ucuyla sıranın metalik ayak kısmıyla oynamaya devam ediyordu.
‘’Neden? O sınavdan yüksek bir not alamayacak kadar aptal mısın?’’ Chanhyun sırtını yasladığı sırayı geriye doğru iterek duvara yaslanmasını sağladı.
‘’Siktiğimin basit bir sınavı değil, Bay Kim’in sınavı. Okul birincisi bile 99 puan alırken benim 100 almamı nasıl beklersin?’’ Nam ciddiliğini korumak için onun karşısında dik bir şekilde durdu.
‘’Bu kadar aptal olmanı beklemiyordum, bunu kabul eden sendin. Ya tam puan alırsın, ya da benimle sevgili olma hayallerin suya düşer.’’ Chanhyun onun alay eder bir tonda söylediğinde Nam kaşlarını hafifçe çattı.
Böyle bir aptal bir bahse girmek onun suçuydu, fakat hatalı olan Chanhyun idi. Nam ile böylesine dalga geçme hakkına sahip olamazdı. Nam, Chanhyun’un peşinde küçük yaştan beri takılıyordu. Chanhyun büyümeye başladığında, Nam’ı kendinden uzak tutmak için araya koskoca bir duvar örmüştü. Ve git gide o duvara yeni bir kalın katman ekleniyor gibiydi.
Nam, derince aldığı nefesi yavaşça bıraktı. Çatılan kaşları düzelmiş ve yerini ifadesiz bir surat almıştı. Chanhyun’un bakışları onun bakışlarını yakaladığında, Chanhyun’un alaycı ifadesi kaybolmuştu. Nam’ı ilk defa bu kadar ifadesizce görmüştü, onun yüzünden silinmiş olan ifadeyi tanımlayamıyordu bile.
Kendi sırasına doğru ilerledi ve sırt çantasını kavradı, Chanhyun kapalı olan ağzını araladı. ‘’Henüz okulun bitiş ziline daha iki ders var, nereye gidiyorsun?’’
‘’Cehenneme, cehenneme gidiyorum. Gelmek isteyeceğini sanmıyorum.’’ Nam’ın sesi de, yüzü gibi soğuktu. Chanhyun’un içini üşütecek kadar soğuk, nefesini kesecek kadar keskindi.
Spor ayakkabısının tabanları zemini kavururcasına ilerlerken, Nam elini saçlarına geçirerek dağıttı. Neden kızgın hissettiğini bilmiyordu, Chanhyun’a fazlasıyla değer verdiğinden ve bu değerin karşılığını almadığından ötürü kızgın olabilirdi.
Fakat bildiği bir şey vardı, Nam, istediğini alan biriydi. Hırslı ve bir o kadar da kızgınlık dolu biriydi, onun ani çıkışları vardı. Chanhyun hatırlıyordu, ilkokulda ki sınıf arkadaşı ona topu attığında ve Chanhyun tutamadığı için top onun kafasına çarpıp, küçük bedeni yere düştüğünde Nam o çocuğu dövmüştü. Ve tabii ki ceza almıştı da.
Chanhyun biliyordu, Nam ne yapar ne eder o sınavdan tam puan alırdı. İstediği de buydu, o sınavdan onun tam puan alması ve üniversite için en iyi üniversitelerden birine kabul edilmesini istediği içindi. Nam, zeki biriydi. Fakat aklını çalıştırmak için fazla üşengeçti.
Chanhyun, her zaman içerisinde bir yerler de Nam’a değer veriyordu. Fakat onu gün yüzüne hiçbir zaman çıkarmamıştı. Her zaman Nam’a karşı sert olmuştu, sürekli onu azarlamış bazen de umursamamıştı. Ona karşı beslediği hisler kuvvetlendiğinde, daha fazla ona kızgın olmuştu. Ve Nam’ın bundan bıkacağı günün gelmesini bekliyordu.
Fakat Nam’ın bu durumdan bıkmasını istemiyordu da, aslında Chanhyun, ne istediğini bilmeyen aptalın tekiydi.
…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M YOUR SLAVE ☯
Fanfiction''Piyon? Ah, evet.'' Luhan gülümseyerek ayağa kalktı ve onun önüne geçti. Omuzlarından tutup, parmak uçlarında havalanarak onun dudaklarını dudaklarına bastırdı. ''Her oyunun sonunda, bütün satranç taşları aynı kutuya konulur. Hayatta budur, nasıl b...