Bölüm Parçası: Mor ve Ötesi - Yağmur, Teşekkürler (Spotify'da Gölgedeki Papatya adlı çalma listesinde tüm şarkılar mevcut)
+ Kendime ait birkaç listeyi daha paylaştım
"Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur. Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar."*
Halit Akman'ın kapısının önüne gelmiştim. Bilinçli bir şekilde odasına gelmiş olduğum başka bir gün daha olduğunu sanmıyordum. Aramızda aşamadığımız daha doğrusu aşmaya çalışmadığımız sınırlar vardı. Bu da ona her zaman temkinli yaklaşmamı sağlıyordu. Önlem almazsam ona karşı hiç şansım olmazdı. Halit Akman'ın yüzüne bakmak bir ruh emici ile karşılaşmak gibiydi. Bir anda çevremdeki hava dondurucu seviyelere düşüyordu, en büyük korkularım gözümün önünden geçiyordu. Bir insan ruhu olmadan da yaşayabilirdi. Bedeninde hiçbir hissi barındırmadan var olmak, tıpkı bir ceset gibi... Bunun düşüncesi dahi iç karartıcıydı. Yok olacaklarını düşündüğümde üzüntülerimin dahi değeri artıyordu. Bir şeyleri hissedememek ölümün dünyaya yansıma şekliydi.
Kapısını çalma gereği duymadan içeriye girdiğimde onu masasının başında, elleriyle yüzünü kapatmış bir şekilde bulmuştum. İşte bu oldukça ilginç bir manzaraydı. Yıkılmaz sanılan kalenin duvarlarında çatlaklar oluşmaya başlamıştı.
"Sezin?"
Yüzündeki kırışıklıklar son zamanlarda artış göstermişti. Alnındaki çizgiler belirginleşmişti. Fransa'dan iyi haberlerle dönmemiş olacak ki, gözlerinin altı da morarmıştı. Mutfaktaki dolabın içindeki ilaçlarından da anladığım kadarıyla şu sıra uyku problemi yaşıyordu.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Şaşırdığını tahmin edebiliyordum çünkü ben de şaşırıyordum. Halit Akman ile sık sık konuşmazdık. Konuştuğumuz zamanların sonunda da genelde kavga ederdik.
Başıyla masasının önündeki koltuğu işaret ettiğinde oyalanmadan gösterdiği yere oturmuştum. Bakışlarım uzun zaman sonra girdiğim odanın içinde dolanmaya başladığında gözüme takılan fotoğraf ile tebessüm etmiştim. Genç Halit Akman, kardeşinin omuzlarından tutup kameraya doğru gülümseyerek poz vermişti. Onun aksine babam gülümsemiyordu. Donuk bakışlarını kameraya yansıtmaktan çekinmemişti. Babamla olan anılarımda yüzünde daima bir gülümseme olurdu. Dolayısıyla yüzünde yabancısı olduğum bir ifadeyi görüyordum.
Hatırla.
Küçük kızı anlayamıyordum.
"Doğum günümde babamın almış olduğu uçak maketiyle oynamasına izin vermemiştim."
Fotoğrafa baktığımı anlamış olmalıydı.
Gözlerimi yeniden yüzüne doğru çevirdiğimde onun da benim gibi fotoğrafa baktığını fark etmiştim.
"Bana yardım etmeni istiyorum."
Aniden kurmuş olduğum cümle sonrasında yüzüne aşinası olduğum kibirli gülümsemesini yerleştirmişti. Şimdi tanıdığım Halit Akman ile karşı karşıyaydım.
"Beni şaşırtıyorsun."
Bakışlarımı yeniden fotoğrafa doğru çevirmiştim. Babamın üstündeki mavi yelekten, içine giydiği gömleğin düğmelerine kadar olan ayrıntılarda gözlerimi gezdirdiğimde aklıma başka bir anı gelmişti.
"Benim de abimle böyle bir fotoğrafım var. Tuna'yı bilirsin, daima gülümser. Yani bir zamanlar gülümserdi."
Aklıma gelen gamzeleri yüzüme sahici bir gülümseme yerleşmesini sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgedeki Papatya
ActionAbisinin beklenmedik gidişi sonrasında sarsılan Sezin Akman'ın hayatına aniden girecek olan Pars Tekin ile birlikte değişen hayatı... Belki de şu dünyada güvenmemem gereken tek adama güvenmeyi tercih etmiştim, bilmiyordum. Sezin Akman & Pars Tekin