5 dakika falan geçmişti. Bir zırhlı araç yaklaşmaya başladı bende şeytanı malikânenin kapısına fırlattım. Araçtaki biri aracın üst kısmından çıkıp telsizle konuşmaya başladı. 8 tane zırhlı araç malikânenin etrafını sardı. Rütbeli bir asker kapının yanındaki zili çaldı. Malikâneden Ikisi soylu 5 kişi çıktı. kıyafetlerinden belliydi. 25 metre kadar yaklaştım. Ama yinede konuşulanları duyamıyordum. Kıvrık 5 kişiye doğru hırlamaya başladı.
- Kıvrık sen burda bekle
Yüzümü kapatıp saldırmak için koşmaya başladım. Beni gören askerler asker selamı verdi. Ben sizin komutanınız değilim bana niye selam veriyorsunuz. Benim geldiğimi fark eden soylular malikâneneye doğru koşmaya başladı ama ben daha hızlıyım. Önünü kesmeden arkasından sırtına tekme attım sonra diğerine yumruk ikiside hemen öldü. Etrafa yeşil kanlar fışkırdı. Bunu gören askerler kalan üçünü mermi yağmuruna tuttu sonra geri çekilip malikânenin dışına Kıvrık'ın yanına döndüm. Rütbeli asker telsizle konuştu. Zırhlı araçlar malikaneyi top yağmuruna tuttu.
- Kıvrık kaçmaya çalışan olursa hemen saldırmıyoruz takip edicez.
Malikânenin arkasına doğru 1 gölge kaçmaya çalıştı.
- Kıvrık gel takip edelim.
Malikânede kaç kişi olduğunu saymadım ama bunun bugün bitmesini istiyorum. Kaçan şeytan uçmuyordu yerden kaçıyordu sokakta tetikte bekleyen askerlerden birine yaklaştım. Beni görünce selam durdular. Birşey demeden askerin elindeki telsizi kaptım. Sonra Kıvrık'ın koştuğu yöne doğru koştum.
Bu sefer saraya geldik kaçan şeytan yürüyerek saray kapısına yöneldi.
O kapıya yürürken ben arkasından yakalayıp tokat attım saray duvarına yeşil bir sümük gibi yapıştı. Telsizden bir anons geldi.
- Dikkat Dikkat Pigme savaşçı
Pigme savaşçı bendim akşam haberlerinde benden bahsettiler.
- Ben Korgeneral Hüseyin Kaplan senin kim olduğun önemli değil sana şeytanlarla savaşında engel olmayacağız. Destek olmak için elimizden geleni yapacağız. Reysay şehrinden sorumlu general olarak söz veriyorum önüne çıkmayacağız.
Geri doğru koştum Kıvrık'la bir duvar dibinde durduk.
- Kıvrık saraydan şeytan kokusu alıyor musun.
Saraya doğru baktı ve hırladı.
- Anladım o zaman saldıracağız.
Kıvrık seni daha tam görmediler sana güneş kurdu diyorlar. Senin Anlına işaret koymalıyız yüzünü de kırmızıya boyamalıyız ama nasıl.
Etrafa bakındım birşey yoktu. Sonra yüzü gözü kan içinde olması daha etkili olur diye düşündüm ve kıyafetimdeki kanı yüzüne sürdüm. Yüzünün tüm siyahlığı artık yeşil oldu.
- Hadi gel saraya gidiyoruz.
Sarayın kapısına doğru yürüdüm askerler bana selam verdi bende verdim. Benim içeri girdiğimi gören bir asker telsize davrandı.
- Dikkat Dikkat Pigme savaşçı saraya girdi. Emredildiği gibi önünü kesmedik. Takip ediyoruz. Tamam.
Arkamdan bir zırhlı araç beni takip ediyordu. Bende Kıvrık'a baktım o ise saraya doğru bakmadı. Çiçeklerin olduğu bahçeye doğru hırladı.
- Tamam yolu göster arkandayım. Bahçede 1 küçük kız tek başına çiçeklerin arasında geziyordu.
Oda beni gördü ve korktu saraya doğru kaçmaya başladı. Kıvrık ona bakmadan yüzlerce askerin olduğu yere doğru koştu beni gören askerler önce silahlarını kaldırıp nişan aldılar sonra aralarından biri onlara emretti.
- Silahlarınızı indirin bu bir emirdir.
Askerlerden bazılarında kılıç,mızrak, kalkan,yay ve balta vardı ama geri kalanlarda ateşli silah vardı. Ama kıvrık onları da es geçti. 5 kişi olan Şövalyelere doğru yöneldi. Bu şövalyelerden bazılarını televizyonda görmüştüm. Parlak ve pahalı zırhları ve silahları vardı. Kıvrık'ın onlara koştuğunu gören şövalyeler saldırı ve savunma duruşu aldılar. Kıvrık ona kılıç savuran şövalyenin kolunu ısırıp kopardı. etrafa yeşil kan fışkırdı. Kalkanlı biri Kıvrık'ın önüne geçti bu sefer ben saldırdım ama sadece geri itildi sonra bir daha saldırdım tekrar geri itildi.
Arkasındaki biri büyü yapıyordu. Kalkanlı şövalyeyi büyü yapan şövalyeyle aramda tuttum ve tekrar tekme attım. Ne kadar güçlü bir kalkan. Keşke kalkanlı bir sınıf seçseydim. Sonra bir daha vurdum ve kalkan parçalandı. Sonra onun arkasında büyücü olacak şekilde bir tekme daha attım. Uçarak büyücüye çarptı. Ben kalkanlı ile uğraşırken Kıvrık diğer ikisini öldürmüştü. Kolu kopan yerde yatıyordu ama yaşıyordu bir tekme attım ve öldü sonra büyücüyü de kontrol ettim. Oda ölmüş gibiydi ama ben tedbir amaçlı bir kere daha vurdum. Askerlerden bağırışlar duydum. Döndüm ve baktım. Rütbeli asker bağırdı.
- Bölük hazır ol.
Birden hazır ola durdular.
- Bölük Pigme savaşçıya selam ver.
- Sağol
Sonra Kıvrık'ın hırlamasını duydum.
Onun baktığı yöne doğru baktım. 3 kişi bize bakıyordu.
- Demek bizi avlayan sendin ha Pigme savaşçı kimsin sen söyle bana.
Cevap vermedim. Benimle konuştuktan sonra dönüşmeye başladılar.
- Seni öldürmekten zevk alacağım.
- Şeytan ordusu bölük komutanı
Seviye: 260 Gp:642000
- Kıvrık ortadaki benim sen diğerlerini hallet ama kendini zorlama oyalasanda yeter.
Önce ben saldırdım tam vuracakken. Önümü kestiler kıvrık birine atladı bende diğerine yumruk attım. Kıvrık bu sefer öldüremedi ama ağır yaraladı. Yumruk attığım olduğu yerde sabit durdu çünkü sersemledi. Tek atamadım ama bir daha vurdum. Bu sefer öldü. Ben buna vururken en güçlüleri Kıvrık'a pençeleriyle saldırmaya başladı bende Kıvrık'ı korumak için ona saldırdım ama savuşturdu.
- hahah Savuşturmasam hareketsiz kalacaktım değil mi ? Sonrası basit ölene kadar vur. Bu kadar büyük güçle neden kendini saklıy.
O konuşurken ona bir taş fırlattım. Savuşturamadı sersemledi. Bunun işe yarayacağını düşünmemiştim. Dikkatini dağıtsın diye atmıştım ama egosu sonu oldu. 4 yumruk daha attım ve öldü. Ben bununla uğraşırken Kıvrık'ta diğerininin kafasını kopardı.
- Kıvrık başka var mı?
Dedim ama görevin bittiğine dair ileti görüşümde belirdi.
Yine ödülü alamadım. nasıl alacağım bu ödülü ya çıldırıcam. Uykularıma girer oldu. Kıvrık'ın yaralarına baktım Pençe izleri biraz derin duruyordu. Çabuk iyileşiyor nasılsa ama topallamaya başladı.
- Gel buraya ben taşırım seni.
Kıvrık'ı karnından iki elimle kaldırdım ama canının acıdığını cıyaklamasından anladım. Daha kolay nasıl taşırım diye düşünürken.
İlerde içinde saksılar olan bir el arabası vardı. Saksıları çıkartmaya başladım. O sırada beş asker Kıvrık'ın yanına gelip büyü yapmaya başladılar. Kıvrık beyaz ve sarı ışıklarla kaplandı ve iyileşti. Yaralarına baktım hepsi geçmişti. Kıvrık'a elimle gidelim işareti yaptım ve beni anladı ayağa kalkıp koşmaya başladı biz saraydan çıkarken çiçekler arasındaki kız aklıma geldi. gece gece niye insan çiçeklere bakar ki. Neyse bir daha karşılaşmayız nasıl olsa. Eve gittim ve yattım. Sabah Doruk amca beni yüzüme su atarak uyandırdı.
- Doruk amca bütün gece savaştım bırakta uyuyayım.
- Bütün gece mi? Anladım tamam sen uyumaya devam et kusura bakma.
Uykum kaçtı. Kıvrık hala uyuyordu.
Aşağı indim.
- Günaydın
- Günaydın Fatih hastaymışsın Hasteneye gitmek istermisin?
Dedi Hatçe abla. Çok yoruldum fiziksel olarak değilde mental olarak.
- Üstüne gitmeyin hasta çocuk. Dinçer televizyonu açta haberleri izleyelim.
- Tamam baba.
Çizgi film açtı
- Haberleri aç haberleri olağanüstü hal Ne zaman kalkacakmış ona bakalım.
- Tamam baba.
Haberler açıldı.
- Ordu Şehrin içine sızan şeytanların tamamının yok edildiği belirtti. Ayrıyetten ordu adı saklanan bir soylunun şehre ve şehrin sahibi sayın Dük Mustafa Kurtoğlu'na ihanet edip şeytanları içeri aldığı belirtildi. Olağanüstü hal bu akşam sularında kalkacağı belirtildi.
Bütün bunları geçtik. Ordunun varlığını saklayamadığı ve şeytanları avlayan Pigme Savaşçı ve onun sadık dostu altın güneş kurduna kendim adına ve şehir adına çok teşekkür ediyorum iyiki varsın.
![](https://img.wattpad.com/cover/192850376-288-k718034.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyametin Dengesi
Science FictionBenim gibi bir bilimkurgu severin hayal ettiği bir hikaye Edebiyattan anlamam ama umarım hayalimdeki evrenin hikayesini seversiniz