1

1.8K 137 63
                                    

lee donghyuck her gün çaresiz hissettiği için kendini okulun giriş katındaki müzik odasına kilitlerdi. küçüklüğünden beri okulunda sevilmeyen bir öğrenci olarak kendini piyanosunun ritimine kaptırır, yalnızlığını notaları ile paylaşırdı.

tek arkadaşı okulundaki satranç kulübünün başkanı huang renjun'di. başlarda her ne kadar sadece sıra arkadaşı olsalar da birbirlerine bağlanmış ve iki yakın arkadaş olmuşlardı.

yine okulda saçma bir nedenden ötürü üzerine gelinen donghyuck, renjun'i ortalıkta göremeyince tek sığınağı olan müzik odasına gitmişti. çok sinirliydi ama asla sinirini dışarıya vuramazdı o, kimseyi incitemezdi.

gerginliğinden kapıyı kitlemeyi bile unutan donghyuck, sanki bir acelesi varmış gibi hızla piyanosunun başına geçti. vakit kaybetmeden favori şarkısını sanki kendisine yalnız olmadığını kanıtlıyormuş gibi çalmaya başladı.

her bir notasında kendini aramaya çalışıyor bulamadığında kendinden bir parça katıyordu. kendini çaldığı parçaya iyice kaptırmış, sanki parçanın içindeymiş gibi notalarla dans ediyordu.

bunlarını hepsi yaşanırken olaya şahit olan başka bir isim daha vardı. kendini notalara bu denli kaptırmış çocuğu dinlerken verdiği duyguyu kendi içinde de yaşayan ve verdiği hissiyatı tadan isim lee jeno'dan başkası olamazdı.

lee jeno, okuldaki müzik kolunun başkanıydı. kız, erkek fark etmeksizin herkesin hayranlık duyduğu birisiydi. çoğu enstrümanda yetenekliydi ve sahnede olmak ona yakışıyordu. kendine özel bir havası vardı.

üstelik son zamanlarda okulun katılacağı müzik yarışması için tek tek öğrenci ayıklamak yerine kendi kendine ayağına gelen bu genç onu çok etkilemiş, onu gruba almak istemişti.

cevabının "hayır" olma ihtimalini göz önünde bulundurmak istemiyor, piyanoyu bu denli içten çalan, adeta onunla bütünleşen bu genci sonucu ne olursa olsun grubuna dahil etmek istiyordu.

arkası kapıya dönük olan donghyuck, jeno'nun geldiğinden habersiz ısrarla aynı hissiyatla çalmaya devam ediyordu. kim bilir arkasında okulun popüler çocuğu olan jeno'yu görse nasıl çalardı.

sonuna kadar gözleri kapalı, hissiyatı iyice içinde hissetmek isteyen jeno, parça bittiğinde derin bir nefes alarak gözlerini açmış ve sakin bir şekilde küçük bir alkış tutmaya başlamıştı.

yerinde donup kalan donghyuck ise gözlerini sımsıkı kapatmış, tırnaklarını avuç içine kanatırcasına bastırıyordu. duygusunu daha yeni frenledikten sonra başka bir aşağılanmayı kaldıramazdı. bu yüzden kendini toparlamaya çalışıp yavaşça oturduğu yerden arkasına döndü.

arkasını dönmesiyle tabii ki jeno'yu görmeyi beklemiyordu. içinde fırtınalar kopuyor, haykırmak istiyordu. ama sadece hiçbir mimik yapmadan donuk bir şekilde kendisine alkış tutan jeno'ya bakmakla yetiniyordu.

jeno ise her ne kadar donghyuck'un çaldığı parçadan etkilense de, gruba almak için elinden ne geliyorsa yapacaksa da karşısındaki çocuğun ne kadar masum olduğunu anlayamamıştı. kendini tutamadan hızlıca sorusunu sordu,

"okulumuzu temsil etmek adına grubumuzun piyanisti olur musun?"

bu sorudan sonra sadece jeno'nun umut dolu bakışları ve donghyuck'un şaşkın yüz ifadesi birbirini bulmuştu.

eheheh asla nasıl bir şey yazdığımı bilmeden aniden gelen şeyleri yazdım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

eheheh asla nasıl bir şey yazdığımı bilmeden aniden gelen şeyleri yazdım. devamı nasıl olur bilmiyorum ama ilk bölümü böyle idare edin bu arada yazdığım şeyi okumadan atıyorum umarım bir eksiği veya hatası yoktur💜✊🏻

nohyuck'u da çokça sevin bu arada beni deli etmeyin❣️

dolce, nohyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin