13

570 53 46
                                    

donghyuck yüzünde hissettiği hareketlilikle gözlerini yavaşça aralamış, loş olan odada iyice görmekte zorlandığı için gözlerini ovuşturarak doğruldu. kaç saattir aynı yerde yatıyordu bilmiyordu ancak boynunda hissettiği yoğun ağrı yüzünden istemsizce boynunu oynatıyordu. yavaş yavaş kendine geldiğinde nerede olduğunu kavramıştı. temizledikleri garaja grupça beraber gitmişler ve minik minik şekillenmeye başlayan bestelerinin üzerine yoğunlaşmışlardı.

jeno önceki bestelerinden daha güzel olacağını düşünüyordu. hepsinin morali yerindeydi ve besteleri için hazırlayacakları sahnenin konseptini de yavaşça şekillendirmeye başlamışlardı. iki hafta içinde kendilerince büyük yol katetmişlerdi ve bu sefer önlerine engel çıkmasına izin vermeyeceklerdi. haftanın belirli günleri jeno'nun garajına gelip söz ve beste üzerine çalışıyorlardı. okuldaki çalışmalarına göre daha rahatlardı ve bunda jeno ve donghyuck'un güzelce temizleyip yeni bir dekor oluşturmalarında etkisi çok büyüktü.

garaj çok büyük sayılmazdı ancak içerisinde fazlaca eşya vardı. hepsi geçmişten gelen, üzerindeki anıların izleriyle garaja süs veren parçalardı. eski olmalarına karşın jeno ve donghyuck, temizliği bitirince raflardaki eşyaları bir düzene sokmuş, çok fazla ışık almayan garajı minik led ışıklarıyla süslemişlerdi. etraftaki retro parçalar minik ışıklar sayesinde hoş bir görüntü oluşturuyordu yani kısacası garaj eski parçalarıyla mükemmel bir yenilik oluşturuyordu.

kendi minik müzik gruplarının böyle bir atmosferi olan ortamda prova yapıp arada kendilerini birbirlerinin fotoğraflarını çekmeleri donghyuck'un aklına güzel sahne fikirleri getiriyordu. sahnelerini doksanlar temalı yapabilirlerdi. hepsi o zamana uygun giyinir ve prova aralarını çektikleri fotoğrafları sahnenin belirli noktalarına asabilirlerdi. tabii bu düşüncelerini arkadaşlarına dile getiremeden uyuyakalması onu üzmüştü ancak şu an düşündüğü tek şey ağrıyan boynuydu.

eski kanepede doğrulmuş minik ledlerle ışıldamış ortamı seyrediyordu. garaj kapalıydı böylelikle içeriye hiçbir gün ışığı girmiyordu. gerçi donghyuck'un aklında saate dair hiçbir fikir yoktu. kafasını yana çevirdiğinde ise yüzünde hissettiği hareketliliğin sahibi olan sevgilisini görmüştü. az önce yüzüne kondurduğu öpücüklerin aksine masum masum yeni ayılan sevgilisini kanepenin üzerine yayılmış bir şekilde seyrediyordu. donghyuck kendisini seyreden minik gözlere dayanamamış ve bedenini yumuşak hareketlerle sevgilisinin üzerine bırakıp kendisine göre daha açık tenli kolların bedenini sarmasına izin verdi.

jeno kollarındaki yorgun bedenin rahatlaması için boynunu ovuyor, hafifçe saçlarını okşuyordu. kucağındaki beden bir kedi gibi rahatladığını belirten mırıltılar çıkartıyor, ağırlığını biraz daha jeno'nun üzerine veriyordu. kendini biraz daha iyi hissettiğinde ise başını hafifçe arkaya dönüp uyandığından beri görmediği grup arkadaşlarını sormuştu.

"ne zaman gittiler?" jeno bu sefer ellerini donghyuck'un omzundan çekip kulaklarına çıkarmıştı.

"senin kanepede otururken başının uykusuzluktan yavaş yavaş düşüp zorlanarak geri kaldırdığın sıralarda."

donghyuck, jeno'nun bu şekilde anlatmasına gülmüştü. tam olarak aynısı olmuştu. dersleri bitince hepsi okuldan hızla ayrılmış ve jeno'nun garajına gitmişlerdi uzun zamandır çıkmadıkları yerdi burası. çoğu zaman akşam yemeklerini beraber yiyorlar, jeno'nun ailesi iş için evde olmadıkları zaman ise küçük bir parti alanına çevirebiliyorlardı. bugün ise chenle ile jisung fen projelerini tamamlamak için erken ayrılmış, jaemin ise yorgun olduğunu söyleyip evine gitmişti. kanepede uyuklayan donghyuck ise istemeden onların gitmesini kolaylaştırmış ve jeno tarafından izlendiğini bilmeden saatlerce uyumuştu. şimdi ise koca evde baş başalardı.

dolce, nohyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin