günler günleri kovalarken jeno ve minik grubu, şarkılarını şekillendirmeyi sürdürüyor, sözleri yavaş yavaş tamamlıyorlardı. jeno'nun aklında ise önceki günlerde babasından duyduğu sözler dönüp dolaşıyordu. babasının onu müzikten koparmasından daha çok donghyuck'a zarar vermesinden korkuyordu. onun iş azmi jeno'yu deli ediyor, bir türlü anlam veremiyordu.
jimin'den ise o günden beri ses seda çıkmıyordu. hepsi bu duruma şaşırırken donghyuck'un içindeki ses hiç iyi şeyler söylemiyordu. yine de kendini susturuyor, gruptaki kimsenin moralini bozmamak adına sessiz kalıyordu. ancak sorun jimin olmasa bile jeno'nun bir problemi olduğunu hissediyordu ancak ne zaman bunun hakkında bir şey sormak istese sevgilisi hemen bir sorun olmadığını söyleyip konuyu değiştiriyordu. bunun üzerine donghyuck, jeno'nun üzerinde daha fazla baskı uygulamak istememiş ve sevgilisini yaklaşan doğum günü için kafasında planlar kurmaya çoktan başlamıştı.
her ne kadar kendini sevgilisini yanında çok rahat hissetse ve uzun zamandır birlikteymiş gibi hissettirse de jeno hakkında daha fazla şeyi öğrenmek istiyordu. kendini jeno'nun yanında rahat ve huzurlu hissediyordu. kelimeye dökecek kadar başarılı olabileceğini sanmıyordu ancak içinde ufuklara sığamayacak kadar büyük bir sevgi hissediyordu ona karşı. bu yüzden onu daha fazla tanımak istiyor, kafasında kurduğu minik jeno gezegenlerine birini daha eklemek için can atıyordu.
kafasındaki düşünceleri hayata geçirmek için jeno'nun uzun zamandır arkadaş olduğu ve bu yarışma sayesinde kendisinin de eklenmiş olduğu minik gruptan yardım almalıydı. özellikle mark'tan. mark'ı tanıyalı çok olmamıştı. gerçi beraber hiç vakit geçirmemişler, görüştükleri tek vakit okuldaki öğle arasıydı ve mark'ın kedi aralarındaki sohbete nadir dahil olması işleri zorlaştırıyordu.
son sınıf öğrenci olan mark, okuldaki basket takımının bir üyesi olması sebebiyle kendi çapında bir popülaritesi vardı ve okuldaki rahat ama kendi içine kapanık görünümü insanları kendine daha çok çekiyordu. çoğunlukla alnına düşürdüğü simsiyah saçlarını aydınlatan şey minik gözleriydi ve kendisine bakan herkesin dikkatini çekmeyi sağlıyordu. bu güzel görünümlü gizemli çocuğun jeno ile ne gibi bir bağlantısının olduğunu asla çözemiyordu donghyuck.
bunu yalnız kaldıkları bir zaman jeno'ya sormayı aklının bir köşesine yazarak ne yapması gerektiğine düşünmeye devam etti. partiden daha çok düşündüğü şey ise alacağı hediyeydi. asla değiştirmeyeceği ve özel bir şey almak istiyordu. aklından bir sürü fikir geçiyordu ancak hiçbirini jeno'ya layık göremiyor, daha anlamlı bir hediye olması için daha çok düşünüyordu.
donghyuck düşüncelerin içinde boğulmaya devam ederken yanında hissettiği hareketlilikle sağına döndü. dersin başlamasına çok az bir zaman varken renjun sonunda gelebilmiş ve zor yerleştiği sırada nefes nefese kalmış bir şekilde donghyuck'a bakıyordu.
"uyuyakalmışım." deyip hızla kitaplarını çantasından çıkaran renjun biraz daha soluklanmış bu sırada çoktan ders başlamıştı. donghyuck, aklını derse vermekte zorlanıyordu. bir şeyi aklına koyduğunda anında o şeyi yapmak isterdi ancak şu an bu mümkün değildi bu yüzden gözünü saatten ayırmıyordu. her zamanki gibi yelkovan akrebi takip ediyordu anca bunu mümkün olabilirmiş gibi daha yavaş yapıyordu.
bir süre tahtayla aynı hizada bulunan saati izlemeye devam etmiş ancak yine de zaman inadına geçmek bilmiyordu. uyumayı bile denemiş ancak aklındaki fikirleri susturamadığı için başını tekrar kaldırmış ve mecburen hocanın tahtaya yazdıklarını defterine geçirmeye başlamıştı. en sonunda ders bitiş zili çıktığında hızlıca sağına dönmüş ve büyük bir heyecanla söze girmişti,
"jeno'nun doğum günü için bir parti düzenlemeliyiz!" renjun ona meraklı meraklı bakmaya başlamıştı,
"ne kadar çabuk geldi doğum günü, belki çocuklar bir şeyler düşünmüşlerdir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dolce, nohyuck
Fanfiction"gözlüklü!" "..." "arkadaşım senden hoşla-" 「lee jeno 🖇 lee donghyuck started-010220 finished- for ☁️ @mybaechan 」