bölüm 18: yarış ve yumruk

735 83 42
                                    

iyi okumalar asklarim

---

Jackson'la birlikte araba yarışı oynuyorduk, vites değiştirip hız uyguluyordum.

Eğlenceliydi, buraya gelmeyi seviyordum. Kazandığımda Mark ve Jinyoung yarışmışlardı.

İkisi de oyuna kendini kaptırmış bir şekilde bağırıp duruyordu ve sonunda Jinyoung öne geçip oyunu kazanmıştı. Yugyeom ve Youngjae birlikte maç yapıyordu ve ikisi de gayet iyiydi.

"Ya! Hyung beni rahat bırak!" Youngjae topu aldığında Yugyeom bağırmıştı. Mark ve Jinyoung onun bu haline gülmüştü.

Youngjae onun aksine çok sakin oynuyordu. Bir yandan Jackson, Yugyeom'u desteklerken Mark, Youngjae'yi destekliyordu.

Youngjae harika bir gol atmıştı. Yugyeom'la alay ederken göz göze geldiğimizde kaşlarını kaldırdı.

"Yarışmak ister misin?"

"Bana meydan mı okuyorsun?" kendimi işaret ederek sordum.

"Hayır, arkadaki hayalete." alaycı bir şekilde konuştuğunda koç, Jackson ve Bambam gülmüştü.

"Yenildim." dedim ve koltuğa oturup direksiyon simidini tuttum.

Ben Ferrari seçerken o Mercedes Benz, spor araba modeli seçmişti, oyun ekranında geri sayım çıktığında tutuşumu sıkılaştırdım.

"3! 2! 1! Başla!"

Oyun başladığında vitesi geri ittim ve gaza bastım, rotama odaklanmıştım.

"Hey! Gevşek!" Youngjae bağırıp önüme geçti. Yugyeom ve Bambam onum arkasına geçip tezahürat yapmaya başlamıştı.

Saniyeler içinde durumumuzu değiştirmiştim. "Şimdi kim daha gevşek?" sırıttım.

"Sen." tekrar öne geçmişti. İnleyip daha da hızlanarak sürmeye devam ettim.

Çok fazla hızlanıp aynı hizaya gelmemizi sağladım, bitiş çizgisine beş kilometre vardı.

Arabama vurduğunda direksiyon simidi ve vites titredi. "Hey hu adil değil!" diye bağırdım zaman diğerleri bana gülmüştü.

"İşte bu." Youngjae mırıldandı, gaz pedalını sertçe itti ve vites değiştirdi, bir yandan da kabaca direksiyonu hareket ettiriyordu.

Geride kaldığım için öfke doluyken yandan gelen sesle Mark'ın çenemin fotoğrafını çektiğini fark etmiştim.

O anda kontrolümü kaybetmiştim ve arabam bitiş çizgisine gelmeden hemen önce durmuştu, yani Youngjae kazanmıştı. Diğerleri heyecanla bağırıp sinirle Mark'a dönen bana gülmeye başlamıştı.

"Seni orospu çocuğu." çirkince sırıttı ve yanımı işaret etti.

Koçun sinirli bakışlarını görünce bir süre sessiz kalmıştım.

"Küfür ettiğim için özür dilerim." başını salladı.

"Hyung, bak! Bu Youngjae!" uzaktan gelen çocuk sesiyle hepimizin kafası karışmıştı, Youngjae'nin de öyle.

Genç bir adam ve çocuk Youngjae'ye doğru hızla yaklaştılar.

"Sen Youngjae misin?" diye sordu adam, Youngjae'ye bakarken.

"Evet." hafifçe kaşlarını çatarak cevap verdi.

"Geçen yılki Seul'deki basketbol maçında yarışan takımın kaptanıydın değil mi, büyük hayranınız, resim çekinebilir miyiz?" diye sordu küçük olan.

Demek o taraftarlardan biriydi.

Youngjae, çocuğun önünde eğildi ve başını salladı. Çocuğu kucağına aldı ve genç adamın yanına geçtiğinde fotoğraf çekindiler.

"Sormamda bir sakınca var mı bilmiyorum ama onlar kim?" genç adam kibarca sormuştu.

"Arkadaşlarım." Youngjae cevap verip diğerlerine gülümsedikten sonra bana dik dik bakmıştı.

"Aynı zamanda yeni takım üyeleri." dedi koç

"Siz de mi oynayacaksınız? Evet, bu sefer maça gitmek için gerçek bir nedenimiz olabilir Mijun-ah. Fotoğraf için teşekkürler ve iyi şanslar! Ah bu arada ilginç görünüyorsun." genç adam son cümlesini bana bakarak söyledi ve yanımızdan ayrıldı.

"Kötü anlamda ilginç." Youngjae, adamın arkasından kahkaha atıp bakışlarını bana çevirdi.

"Çok fazla hayranın olmalı." dedi Mark.

"Kötülükleriyle ünlü." sırıttığımda bana dik dik bakmıştı.

"Neden bu kadar tanınıyorsun?" Jackson merakla sorduğunda Youngjae'nin gerilediğini hissetmiştim. Koça bakıyordu.

"Bunu daha sonra konuşuruz, acıktınız mı?" koç gülümseyip sordu.

Konunun hızla değişmesi tuhaf gelmişti ama omuz silkip başımı salladım.

Bir kez daha Youngjae ve ben birlikte geriden yürüyorduk. Youngjae sağımda yürürken birden bana çelme takmaya çalışmıştı, bakışlarını gururla yüzüme çıkardı.

"Birazdan geliriz biz! Cüzdanımı oyun alanında unutmuşum." koç bana bakıp başını salladı.

Youngjae'nin kolunu tuttum ve onu oyun oynadığımız yere götürüp köşeye sıkıştırdım.

"Senin sorunun ne?" diye sordum ona bakarak, hâlâ kolunu tutuyordum.

"Yine ne yaptım?" dedi sızlanıp kolundaki elimi gevşetmeye çalışırken.

"Az önce bana çelme takmaya çalıştın orospu çocuğu."

Gözlerini devirdi.

"Afedersin ama buna hakkım var."

"O zaman benim de bunu yapmaya hakkım var." hiç düşünmeden onu duvara doğru ittim ve dizimle midesini tekmeledim.

Göğsünü tutup yere eğildi, tutuşumu serbest bıraktım.

"Yemek yemeye gitmeliyiz." dişlerimin arasından mırıldandım.

Onu orada bıraktım ve diğerlerinin yemek yemek için girdiği yere gittim.

"Youngjae nerede?" diye sordu Bambam kaşlarını çatarak. Youngjae'yi görme umuduyla bakışlarını etrafta gezdiriyordu.

"Tuvalette." dışarıdan sıcak görünen aslında tamamen sahte olan bir gülümseme sundum.

"Youngjae gelene kadar sipariş veremeyiz." koç mırıldandığında diğerleri itiraz mırıltıları çıkarmıştı.

Siktir.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bully and fuckboy |2jae - çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin