bölüm 35: kalbim sevgiyle çarptı

696 76 88
                                    

iyi okumalar

---

"Yarın maç var, hepimiz iyi hazırlandık ve lütfen kolayca yaralanmamaya çalışın." koç hepimize tek tek bakarak konuşmuştu.

Gözümün köşesiyle Yoongi'nin sırıttığını görmüştüm ama bunu şimdilik görmezden geldim.

Pratik yapmayı çoktan bitirmiştik ve şimdi odalarımıza gidiyorduk. Youngjae sabah uyandığında baş ağrısı hissetmemişti ve tamamen iyiydi.

"Koç sakatlanmayla ilgili konuşurken Yoongi'nin yüz ifadesini gördün mü?" diye sordu Youngjae kapıyı kapatır kapatmaz.

"Evet, acaba ne yapmayı planlıyor?" diyerek başımı salladım.

"Umarım kötü şeyler yapmıyordur." dedi Youngjae, başımı sallayarak onayladım onu.

"Yarın büyük gün." konuyu değiştirmeye çalışarak konuştum.

"Umarım iyi oynarız." dedi. "Yoksa milyonlarca insanın önünde rezil olmak istemem."

"Sana bir şey sorabilir miyim?" diye sordum, koçun beni yardımcı kaptan seçtiği günü hatırlayarak. Bana şüpheli bir bakış atmıştı ama yine de başını salladı.

"Neden tek kaptan sen olmadın, yani demek istediğim neden yanında başka birinin de olmasını istedin?" diye sordum yatağıma uzanırken.

Bakışları sertleşmişti.

"Geçen yıl yüzünden, kendi başıma bunu yapmayı başaramayacağımı düşündüğüm için bir yardımcıya ihtiyaç duydum." bakışlarını benden kaçırıp cevap verdiğinde kaşlarım kalkmıştı.

Yalan söylediği belliydi.

"Yalan söylüyorsun."

İç çekti. "Üçü Jungkook, Taehyung ve Jimin olmak üzere takım üyelerim tarafından zorbalığa maruz kalmıştım. Benimle birlikte bu okula da geldikleri için tek başıma kaptanlık yapmak istemedim." dedi. "Bu sene de bana bir şey yapacaklarından korkuyordum. Benden hoşlanmadığın için bu üçü bana zorbalık yaparsa sen de onlara katılırsın diye düşünmüştüm ilk zamanlarda."

Şimdi arkasını bana dönmüştü, sırtındaydı bakışlarım.

Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettim, gerçekten ona zorbalık edilmesinden korkuyor muydu?

"Yani sana zorbalık yapıyordum ama Jungkook, Taehyung ve Jimin gibi olmam." dediğimde yüz ifadesi yumuşamıştı. "Fakat şimdi sana karşı kötü değilim, sen de iyi birisin." diyerek gülümsedim ona, bakışlarını telefonuna çevirmeden önce o da bana gülümsemişti hafifçe.

İç çekip ben de telefonumu aldım elime. Birkaç saniye içinde ise ne olduğunu anlamadan Youngjae'nin bağırışını duymuştum.

Bakışlarımı ona çevirdiğimde elini ağzına koymuştu.

"Ne oldu?" yatağımdan kalkıp yanına gittim.

"Jungkook." elini ağzından çekip bana bakmaya başlamıştı.

"Jungkook ne?" diye sordum elindeki telefona bakarken.

"Hyung bu çok kötü." saçlarını geriye attı, kızgın görünüyordu. Sonra birden telefonunu yatağa atıp bağırmaya başladı.

Sol elimle bileklerini tuttum ve sağ elimle de ağzını kapattım, göğsü anında benimkine çarpmıştı. Hareketlerini durdurdu ve bana baktı.

Benden birkaç santim daha kısaydı bu yüzden başını hafifçe kaldırmıştı.

"Deli gibi bağırmayı kes ve bana ne olduğunu söyle artık." diyerek elimi ağzından çektim.

"Um-hyung, Jungkook..." kızgın ve sert görünüyordu.

"Ne Jungkook'u Youngjae? Daha açık ol." diye sordum tutuşumu sıkılalştırırken.

"Busan takımında bizr karşı oynayacakmış."

Ağzım şokla açıldı, gözlerim genişledi ve başımın bir saniyeliğine döndüğünü hissettim. Duyduğum şeyin etkisinden çıktığımda sinirle çenemi sıktım. Bu sırada Youngjae tutuşumdan kaçıp benden uzaklaşmıştı ve duvara yumruk atmıştı.

Bu nasıl olabilirdi? Jungkook neden bize karşı oynuyordu?

Youngjae kendi kendine bağırmaya devam ederken duvara bir yumruk daha atmıştı.

"Hey kes şunu!" bağırıp arkadan beline sarıldım ve onu duvardan uzaklaştırdım. Tutuşumdan uzaklaşıp benden kurtulmaya çalıştı ama onu daha sıkı tuttum.

"Hyung bırak beni!" diye bağırdı, sırtı göğsüme çarpıyordu.

"Yaralanmak istemiyorsan sakin ol Youngjae." kulağına yaklaşıp sinirli bir sesle uyardım onu, daha sıkı sarılmıştım aynı zamanda.

Ne yaptığının farkına varmış gibi sonunda sakinleşmişti, sesli bir iç çekti ve artık kollarımın arasında kıvranmayı bırakıp başını omzuma koydu.

Yüzüne doğru baktım, gözlerini kapatıp derin nefesler almaya başlamıştı.

Çok seksi.

Kalbim ona sarılı kollarımın arasında rahatlamasının gerçeğiyle hızlıca atıyordu. Daha da hızlandığı zaman başını omzumdan kaldırmıştı. Onu yavaşça serbest bıraktım.

Kolayca bırakmak istememiştim aslında.

Yüz yüze gelmek için onu döndürdüm, diğer yandan da yere eğdiği başını kaldırmak için çenesini tutmuştum. Bana baktı, gözleri hiç tarif edemeyeceğim duygularla doluydu.

"Sorun yok, eğer bize karşı oynamak istiyorsa bunu yapabilir. Gerçek gücün ne olduğunu ona göstereceğiz. Tamam mı?" dedim.

Başını salladı, tam ondan uzaklaşmak üzereyken kalbimin daha fazla hızlanmasını sağlaması birkaç saniye sürmüştü.

Bana sarılıyordu. Ellerini sırtıma koyarak sıkıca sarılıyordu.

Yaşadığım şok vücudumun her tarafına yayılmıştı, anında vurmuştu her yerime. Kafasını şimdi göğsüme yaslamıştı.

Onu reddedilmiş gibi hissettirmemek adına ben de ona sarıldım, resmen benim kollarıma sığınıyordu. Başı hâlâ göğsüme yaslıydı ve başını kaldırmaya cesaret edemiyor gibiydi. Onu üzgün görmek beni üzüyordu, çenemi başının üstüne koydum.

"Her şey yoluna girecek." ona güvence vermek için sırtını ovuşturdum.

Güzel hissediyordum, kollarımın arasında mükemmel bir şekilde uyumlu duruyorduk, benim sıcaklığımı istiyor gibiydi.

Ve ben de ona istediğini düşündüğüm sıcaklığı verdim.

Çok hızlı atıyordu kalbim, kontrol edemiyordum ve umarım bunu duymuyordur.

Aşk mıydı bu?

Çünkü eğer aşksa umarım o da benim gibi hissediyordur.

Yoksa ona aynı şeyleri hissettirmek zorundaydım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bully and fuckboy |2jae - çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin