bölüm 36: sarılma ve gizemli kişi

668 75 58
                                    

iyi okumalar asklarim

---

Dün ne olduğunu tam olarak bilmiyordum ama sabahında kendimi Jaebeom'un kolları arasında ona sıkı sıkı sarılırken buşmuştum, benim yatağımda yatıyorduk.

Ayrıca gayet iyi bir uyku çekmiştim.

İki kolu da belimin etrafına sarılıydı ve göğsüne koyduğum başımın üstüne çenesini koymuştu.

Biraz doğruldum, ona baktım, yüzüne bu kadar yakın olmak beni germişti ve ilk kez yüzünü bu kadar yakından inceliyordum.

Gözünün üstündeki benler her zaman ilgimi çekiyordu ama şimdi onu daha şirin gösteriyordu. Dudakları ve kedi gözleri bile çok daha güzel görünüyordu. Ve daha seksi.

Dün gece olanlardan sonra ona karşı daha iyi hissetmeye başlamıştım.

Sadece bana sarılmasını bile sevmiştim.

Gözlerini açıp doğrudan yarı açık gözleriyle bana baktığı için düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım.

"Günaydın."

Bunu seviyorum.

Sesi çok derin ve boğuktu. Ya da ben çok fazla abartıyordum. Benim neyim var böyle?

"Günaydın, hyung artık kalkmalıyız. Saat sekizi çeyrek geçiyor ve dokuzda buradan ayrılmalıyız." dediğimde gözlerini tamamen açabilmişti ve bana bakmaya devam ediyordu.

"Evet, geç oluyor." önce belimin etrafına sardığı kollarını çekti, yanaklarında hafif bir kırmızılık vardı ama bunu sorgulamadım.

"Dün kollarımda uyudun." bana bakıp hafifçe gülümsedi, ben de aynı şekilde gülümseyip koluna vurdum, kızarmıştım yine.

"Duşunu al, sonra da ben alırım ve çıkarız." dedim kaptanlığımı kullanarak talimat verirken.

"Tamam kaptan." beni selamladı ve sırıttı.

Kıyafetlerini alıp banyoya girdi. Şu an sadece Jungkook'un takımının kazanmasından korkuyordum. O, Taehyung ve Jimin dışında diğer takım üyelerinin kim olduğunu bile bilmiyordum.

---

Maçın yapılacağı basketbol stadyumuna varmıştık. Maçı izlemek için gelenler yüzünden dışarıda büyük bir kargaşa vardı.

Tanrım bunu seven ne kadar da çok insan vardı.

Stadyuma girdik, burayı dolduran insanlar yüzünden yine çok gürültü vardı. Önce eşyalarımızı bırakmak için soyunma ve dinlenme odasına gittik.

"Dinleyin çocuklar, ben sadece rakiplerinizin kim olduğunu gördüm ve aranızdaki gerginliği hissettiğim için sizi maç sırasında çıldırmamanız için uyarmak istedim. Fakat kaptanın kim olduğunu bilmediğim için hâlâ şüphelerim var." dedi koç, endişeli gibiydi.

"Rakiplerimiz kim?" Bambam koçun bize onların kim olduğunu söylemeyeceğini bildiği için sinirle sızlanmıştı ama Yugyeom onu sakinleştirdi.

"Ben de merak ediyorum." dedi Mark.

"Evet koç, bize söyleyemez misiniz?" diye sordu Jinyoung, Jackson'ın gözlerinde de yavru köpek bakışı vardı.

"Maç sırasında görürsünüz, kaptan olmadan sadece altı kişiler ve onlara karşı çok fazla tepki göstermeyin." dedi koç. "Önce kaptanlar çıkıyor ve tören yapılıyor." koç bakışlarını bana çevirdi. "Sahneye çağırıldığında kaptan olarak takımının geri kalanını çağırıyorsun. Takım kendini tanıttıktan sonra diğer takım tanıtılıyor."

"Oda kırk üç, Seul Takımı, kıyafetleriniz burada lütfen onları giyin." odaya giren adam bize bir kutu vermişti.

İsimlerimizin ve numaralarımızın arkasında basılı olan tişörtlerimizi ve diz boyu şortlarımızı giymemiz yaklaşık on dakika sürmüştü. Yoongi aramıza katılan son kişi olmuştu.

"Siz sahanın arkasına geçin, Busan Takımı önce çıkacağı için orada olacağım ben." dedi Yoongi, koç başını salladı ve bizi saha girişine doğru yönlendirdi.

Şaşkın bakışlarımı Jaebeom'a çevirdim, Jinyoung'ta bunu fark etmiş gibi görünüyordu. Benim ve Jaebeom'un bileğini tutup biz yanına çekti ve ortamıza geçip şaşkınlıkla bize bakmaya başladı.

"Yoongi odada da garip davranıyor." Jinyoung etrafımıza bakınırken fısıldadı.

"Ne?" diye sordum, Jaebeom'un da kafası karışmış gibiydi.

"Ona neden böyle davrandığını sorduğumda aile problemleri ya da benzeri şeyler olduğunu söyleyerek odadan çıkıyor."

"Biz de Jungkook'la görüştüğünü görmüştük." dedi Jaebeom.

"Kendimi iyi hissetmiyorum." saçlarımı karıştırıp iç çektim.

Daha sonra Jinyoung'un bana doğru uzattığı şeye bakarak kaşlarımı kaldırdım.

"Neden bana bandana veriyorsun?" diyr sordum ama çoktan elinden almıştım.

"Perçemlerinin bir süreliğine gözlerinin önüne düşmesini engeller." gülümseyip benim ve Jaebeom'un sırtını okşadı. Daha sonrasında bizden uzaklaşıp gergince bekleyen Bambam ve Yugyeom'un yanına gitmişti.

Bandanayı alnıma doğru bir düğüm atarak bağladım.

"Jinyoung hyung çok garip." gülüp konuştuğumda Jaebeom'da kıkırdayarak başını sallamıştı. "Nasıl görünüyorum?" ona çevirdim bakışlarımı, gözleri bir anlığına büyümüştü.

"Muhteşem." gülümsedi. "Sana yakışmış."

Başımı salladım, sahanın bizim tarafımızaki girişine doğru ilerleyip orada beklemeye başladık.

"Diğer takım arkada bekliyor, onları birazdan göreceğiz." dedi koç

Tezahürat yapan kalabalığa el sallıyorduk.

"Lütfen Busan Takımı'nın kaptanını buraya alabilir miyiz?"

Kalabalık daha yüksek sesle tezahürat yaparken tüm bakışlar dikkatle sahaya dönmüştü.

Tamamen siyah giyinen bi çıktı ve sahanın ortasına geçti, şapka ve maske takıyordu. Kalabalık ve özellikle de bizim için tamamen gizemli biriydi.

Bütün kameralar onun üzerindeydi.

Bize bakıyordu.

Üç parmağını havaya kaldırdı, sonra yavaşça geri sayım yapar gibi indirmeye başladı. Son parmağını da indirince elledini şapkası ve maskesine gitmişti.

Kalabalık yüksek sesle tezahürat yapıyordu. Başında şapka olan biri gelip yanımızda durduğunda bu kişinin Yoongi olduğunu düşünmüştüm.

"Geç kaldığım için üzgünüm."

Ona bakıp başımı salladım ve bakışlarımı tekrar o adama çevirdim.

Maskesini ve şapkasını çıkarmıştı.

"Kahretsin."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bully and fuckboy |2jae - çeviri|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin