Güzel, güneşli bir şubat sabahıydı. Ortamda kardan eser yoktu neredeyse. Sadece esen sert rüzgar, 'Kış bitmedi daha!' diye bağırıyordu.
Bu güneşli sabahta ise, bir ilk olarak Marlene kendi kalkmıştı. Hogwarts'a başladıkları günden beri onu hep Lily uyandırırdı. Ama bugün bir farklılık olmuş, Marlene kendi uyanmıştı.
Şimdi ise yatakta oturmuş, hemen yanındaki pencereden dışarı bakıyordu.
Bugün gerçekten mutluydu; sadece bir gece önce, sevdiği oğlan ile beraberliklerini kanıtlamışlardı. Ama şimdi ne yapacağını bilmiyordu.
Kafasını çevirip, sağındaki yatakta yatan Lily'ye baktı; biraz aralanmış olan perdeden kızın kızıl saçlarını ve sakince uyuyan yüzünü görebiliyordu.
Derin bir nefes verdi ve ses çıkarmamaya özen göstererek bacaklarını yataktan sarkıttı. Yavaşça kendini yere bıraktı ama bir anda tüm ağırlığını ayaklarına verdiği için dengesini kaybeder gibi oldu. İki elini yana açtı ve -sanki ip üzerinde yürüyen bir cambaz gibi- dengesini sağladı.
Eğildi, yatağının hemen yanında duran sandığını açtı ve içinden birkaç kıyafet çıkardı. Haftasonu olduğu için istediği herhangi bir kıyafeti giyebilirdi.
Pijamalarını çıkardı ve üzerine sarı kazağın geçirdi, yumuşak kumaş yığını kafasından geçerken aklı hala dün yaşadıklarındaydı.
Sirius Black ile çıkıyordu.
İçinde, bedeninden dışarı çıkmaya çalışan bir şey var gibiydi. Çığlık atsa, içindeki enerji dışarı çıkacaktı ama bunu yapmak şuan pek akllıca değildi.
Güldü kendine; mavi kot pantolonunu da giydiğinde, üzerine ceketini alıp ortak salona indi.
Hiç kimse yoktu salonda; dün geceden kalma yanmış odun kalıntılarının hafif çatırdamaları ve saatin kadranı hareket ettiği zaman çıkardığı sesler dışında sessizdi ortak salon. Marlene yavaş adımlarla salonu geçit ce delikten çıktı.
Nereye gideceğini biliyordu; en az iç sesi kadar kararlerinde etkili ona yere gidecekti. Bahçeye.
Etraftaki ölümcül sessizliğe bakılırsa, henüz kimse uyanmamıştı büyücülük okulunda. 'Galiba, daha Profesör Dumbledore bile uyanmadı.' diye geçirdi içinden Marlene. Düşünceleri, taş koridorlarda kendi çıkardığı adım sesleri dışında oluşan yankılarile kesildi.
Kaşları çatıldı istemsizce, etrafını tarayan bir kedi gibi baktı. Arkasını döndü, omzuna dokunan el ile havaya sıçradı.
"Sakin ol, McKinnon."
Marlene tanıdık ses ile arkasını döndü, yüzündeki rahatlama ile gülümsedi ve Severus Snape'e baktı.
"Kıyamet mi kopacak? Sen tim Hogwarts halkından önce mi kalktın?" diye ona takıldı Severus. Marlene ile beraber bahçeye doğru yürümeye başlarlarken kız kaşlarını çattı ve "Ne var ya?! Hep aynı rutine mi ilerleyeceğiz? Hem, Lily'ye de iyilik yapmış oldum." dedi sinirle
Severus, Lily'nin bahsi üzerine biraz dalginca "İyilik yaparsın," dedi yanındakini tekrarlayarak. Marlrne oğlana döndü, üzülmüştü.
Severus; Karanlık Lord'a katılmasına kesin gözüyle bakılan insanla ile arkadaşlık etme başladığında beri Lily ile araları bozuktu. Lily ona Karanlık'a geçmemesi gerektiğini söylemişti ama Severus onu pek takmamış gibiydi.
Ama üzüldüğü, ona karşı iyi davranan ilk insanı kaybetmek üzere olduğu için acı çektiği, her halinden belliydi.
Marlene oğlanın kokunu sıvazladı, "Barışırsınız." dedi bir anne tavrıyla. Severus kıza güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Hearts || Blackinnon
Fanfiction★ ''Gittiğin yerde Marlene Mckinnon'un aşık olduğu kişiyim de de biraz havan olsun.'' Marlene ufak bir kahkaha attı bunları söyledikten sonra. ''Bana aşıksın yani.'' dedi Sirius alayla. ''Bana diyene bakın,'' dedi Marl...