Marlene bir oğlana bir karşısında duran kumral kıza baktı; ne demişti o? 'Eski sevgilisiyim,' biraz daha düşündü, 'Ona hala aşık olduğumu biliyor muydun?'
Sirius ile eskiden her ne kadar çok yakın olmasalarda onun bir kızla çıkmadığını bilecek kadar tanıyordu onu. Ama şimdi bir kız karşısına geçmiş, 'Onun eski sevgilisiyim,' diyord
Kız Sirius'u umursamayıp ona üzüntülü bir ifade ile baktı ve "Bilmiyor muydun?" diye sordu.
Marlene ise cevap olarak başını iki yana salladı; nereden bilebilirdi onların çıktığını?
Derin derin nefes aldı, Lawina da ona destek oluyordu ilk defa;
"Sakin ol Marlene, Sirius ile konuş."
Ama Marlene nedense oğlan ile konuşmak istemiyordu, bu nedenle hızla elinde tuttuğu Sirius'un çantasını oğlanın göğsüne fırlattı ve sınıftan çıktı.
'Alt tarafı eski sevgili,' diye düşündü kendi kendine, niye bu kadar heyecanlanmıştı ki?
Hem Sirius'un onu sevdiğini biliyordu, Sirius da kızın bir gün ona açılacağını biliyordu; ne ters gidebilirdi ki?
Lawina hala onu rahatsız ediyordu; "Sirius ile konuş aptal, bu hiç tanımadığın kıza mı inanacaksın?"
Marlene durdu ve "Haklısın," dedi iç sesine, geldiği hızla sınıfa geri döndü ama kapıyı aralayıp baktığında içeride olanlara görünce beyin sarsıntısı geçirdi.
Sirius; az önce konuştuğu kızı duvara yaslamıştı ve tutkulu bir şekilde öpüşüyorlardı; nefes almak için bir süreliğine ayrıldılar, o sırada Sirius; "Demek beni hala seviyorsun, ha?" dedi, kız da dudaklarını yalayıp onu onayladı; "Ben senden hiç vazgeçmedim ki..."
Marlene daha fazla izleyemedi; zaten izlenecek nesi vardı ki bunun? Güya oğlan; kız her düştüğünde tutacaktı, ama şimdi neredeydi? Hemen karşısında bir kız ile öpüşüyordu.
Gözlerinden akan yaşları sildi ve dişlerini sinirle sıkıp hızla oradan ayrıldı, az önce gördüklerine hala inanamıyordu.
Tabi, arkasından haince sırıtan kız da görmemişti.
Marlene'in az önce konuştuğu kız sınıfın kapısına geldi ve durdu; karşısında kendisi ile Sirius Black hala öpüşüyorlardı; asasını çıkarıp salladı ve iki bedenin yok olmasını izledi.
O sırada koridorun diğer bir ucundan Sirius çıkageldi ve "Senin amacın ne?!" diye bağırarak kızı boğazından tutup duvara yasladı; kız psikopatça kahkaha attı ve oğlanı ittirip gözlerinin içine baktı.
Sirius gördükleri ile şok oldu; karşısındaki Ravenclaw'lı kız bir anda kıvırcık saçlı, safkan takıntılı manyak kuzeni Bellatrix'e dönüşürken karşısındakine nefretle baktı.
"Şimdi anladın mı, derdimin ne olduğunu?" diye sordu kız hınzırca gülümseyerek. "İlk olarak ruhsal, sonra fiziksel olarak öldüreceğim onu."
Sirius kafası karışmış bir şekilde ona baktı, arkasında bir şey hissetti ve oraya döndü;
Kardeşi Regulus; asasını oan doğru doğrultmuştu,"Reg?" dedi Sirius kaşlarını çatıp, Regulus yere doğru baktı ve fısıldayarak "Özür dilerim, kardeşim." dedi ve büyülü sözleri söyledi;
"Obliviate,"
Bellatrix oğlanın gözleri kararıp duvarın dibine çöktüğü sırada Regulus'u kolundan kavrayıp onu Slytherin ortak salonuna sürükleyerek koşturdu.
Zindanlara geldiklerinde "Ben ile olan konuşmasını sildin sadece, değil mi Reg?" diye sordu gülerek.
Regulus sıkıntılı bir şekilde başını salladı ve "Evet, McKinnon'ın ona kırılıp gittiğini hatırlıyor sadece. Gerisi yok," dedi, aslında Sirius'a böyle bir şeyi yapmak istemezdi ama, Bellatrix onu en yakın arkadaşlarından biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Hearts || Blackinnon
Fanfiction★ ''Gittiğin yerde Marlene Mckinnon'un aşık olduğu kişiyim de de biraz havan olsun.'' Marlene ufak bir kahkaha attı bunları söyledikten sonra. ''Bana aşıksın yani.'' dedi Sirius alayla. ''Bana diyene bakın,'' dedi Marl...