Bölüm 18

1.1K 102 44
                                    

23.02.2020

Kerem'den:

Lavobodaki kızları Aslı kovduğu için rahat rahat tuvalete girdim.

"Aslı?"

"Siktir git!" Burnunu çektiğinde ağladığını anladım.

"Lütfen aç kapıyı."

"Siktir git. Güvenecek kimsem kalmadı amına koyayım. En yakın arkadaşım kendine manita buluyor, kardeşim sırrımı tutamıyor, Cevdet tehdit ediyor. Ulan neden bi şey düzgün gitmiyor. Ben sadece acı çekmeye mi geldim?"

"Böyle düşünme lütfen. Deniz'in bilmesi gerekiyordu."

"Niye lan niye? Onun gözünde kötü oldum. İğreniyor benden, nefret ediyor. "

"Kimse senden nefret etmiyor. Lütfen çık dışarı. Bak Deniz'in bilmesi gerek çünkü o senin en yakın arkadaşın."

(Y.n: Hay arkadaşınıza)

"Artık değil. Baksana beni tanımıyormuş gibi o salağı korudu. Ben kime durup dururken zarar verdim bugüne kadar? Heh kimin canını yaktım?"

"Kimsenin." Kapı açıldığında geleni geri gönderecektim ki Deniz'i gördüm. Eliyle sus işareti yaptı. Gidecekken kolundan tuttum.

"Şimdi gidiyorum ama onu bir daha üzersen bozuşuruz." Dedim kısık sesle.

Deniz'den:

Kerem gittikten sonra Aslı'nın olduğu kapının önünde durdum.

"Küçükken birileri bana bulaştığında hiç korkmazdım. Çünkü biliyordum. Sen bir yerlerden çıkıp beni korurdun. Köpeklerden korkardım. Seninleyken hep sana sığınırdım. Bi gün yalnız başıma eve giderken bi köpek beni kovaladı. Sen yoktun. O kadar çok korktum ki." Burnunu çektiğini duyduğumda gözlerim yandı. "Olduğum yere çöktüm. Sesler kesildiğinde kafamı kaldırınca seni gördüm. Alçılı ayakla beni koruyordun. Üstelik köpek de diğer ayağını ısırmıştı. O an gözüme o kadar güçlü gözüktün ki bütün dünya bir araya gelse sen beni korurdun."

"Değil mi? Ben hep seni korudum. Sen başkasına gittin. Niye canımı yakıp duruyorsun? Yazık değil mi bana da?"

"Özür dilerim."

"Yarabandı kırık kalbe yapışmıyor."

Gözyaşımı sildim.

"Kucak?"

"Ne?"

"Kucak kırık kalbe iyi geliyor mu?"

"Sen git o Ahmet götüne sarıl."

"Aslı!"

"Bi de Aslı ne karışır demişsin? Aslı gavat zaten." Kıkırdadım.

"Bak gülüyor bi de." Kapıyı açtığında gülümsedim. "Gül gül. Bundan sonra eski Aslı yok." Kaşlarımı kaldırdım.

"Hadii."

"Manita yapıcam kendime."

"Ne?" Dediğimde belini kıtlattı. Elini yüzünü yıkadı. Bana döndü.

"Sen benim en yakın arkadaşımsın. Var mı Ahmet'in kankası falan." Dibine girdim.

"Ben gavat mıyım?"

"Hı? Öyle mi? Bence bayağı gavatsın." Omzuma vurduğunda sinirle kucağıma aldım.

"Ya napıyorsun?!!" Başımı eğip klozete yaklaştığında çığlık attım.

"Aslı!!!"

"Bi daha onunla buluşacak mısın?"

"Hayır. Hayır tamam bırak." Bıraktığında omzuna vurmaya başladım. Ellerimden tutup duvara yasladığında çok yakındık. Yüzümün yandığını hissettiğimde dudaklarına baktım. Dudakları bu kadar dolgun muydu? Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?

(Y.n: Deniz burda sıyırıyor. Çaktırmayın)

Bakışlarımı fark ettiğinde çapkınca gülümsedi. Benden uzaklaştı. Öksürdü.

"Neyse. Ben gideyim."

Beni orada bıraktığında ellerimle kendime yelpaze yaptım. İki dakika yakınlaşmıştık. Ben yine de yanmıştım.

Yeşil'den (Cevdet'in adamı):

Tam planladığımız gibi okul çıkışında Deniz eve tek yürürken onu kaçıracaktık.

Aslı görecekti. Kimin güçlü olduğunu...

Kerem'den:

Aslı sırada uyuklarken gün bitmişti.

"Bu niye bu kadar uyuyor bugün?"

"Dün barda biraz içti de."

"Ne barı? Ne içmesi?"

"Dün Aslı gittikten sonra Ahmet akbaba gibi Deniz'e çöktü. Ona aşkını itiraf etti. Deniz de bi şans verdi. İyi olursa belki dedi."

"Ee?"

"Aslı da bunu duyunca vurdu kendini alkole." Yüzüm asıldı.

"Ona çok değer veriyor. Yazık olacak." Kafa salladı.

"Ama değer verme diyince de olmuyor." Dedi bana bakarak. Bakışları garipti.

"Doğru. Ama sana zarar veren şeylerden uzak durmalısın."

"Bu sevgi olsa bile mi?"

"Sevgi olsa bile." Bakışlarını kaçırdı. O sırada Aslı kalktı. Uyku sarhoşu etrafa bakarken Deniz ona bakıp gülümsedi. Saçlarını karıştırdığında Aslı somurttu.

"Yaa." Deniz ise kıkırdadı.

"Beraber gidiyoruz değil mi bugün?"

Aslı kafa salladı.

"Herhalde beraber gideceğiz. Seni yalnız bırakmam ufaklık."

Deniz gülümsediğinde Aslı çantasını toparladı.

"Sen ilerle. Ben sana yetişirim."

"Niye? Sen ne yapacaksın?"

"Yüzümü yıkayayım. Kendime geleyim. "

Deniz kafa sallayıp ayaklandı. Bize döndü.

"Siz gelmeyecek misiniz?"

"Gel-" diyecekken Mert'i dürttüm.

"Siz gidin bizim işimiz var." Mert sorarcasına baktığında göz kırptım. Yalnız kalmaları lazımdı. Bir süre...

Mert'le sınıftan çıktığımızda Deniz de peşimizden çıktı. Ama Mert'le biz spor salonuna girdik.

Şimdi bu manyak peşimize takılırdı.

Aslı'dan:

Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra kalbime bi ağrı saplandı. Yüzümü buruşturdum. Fazla üzerinde durmayıp sınıftan çantamı alıp dışarı ilerledim.

Her adımda göğsüme bi öküz oturuyordu. Hızlanıp bahçeden çıktığımda Deniz'e seslendim.

"Bekle!" Bana dönüp gülümsedi ve el salladı. Ben de gülümsemesine karşılık verip yürürken yanına siyah bir arabanın yaklaşmasıyla kaşlarımı çattım. Olduğum yere saplandım. Siyah elbiseli adamlardan biri Deniz'e bir şey koklatıp bayıltırken arabaya soktular. Koşsamda nafile yetişemedim.

"DENİİİİİZ!" Kendimi yırtarcasına bağırıyordum. Pes edip olduğum yere çöktüm. Onu yalnız bırakmıştım. Geç kalmıştım. Kalbime saplanan bıçaklar çoğalırken gözlerimden yaşlar süzüldü. Onu koruyamadım...

~~~~

Ay bugün son olsun hsjsjs. Valla melankoliden ölecem. Aksiyon kaldıramam. O da yarına :))

Bu arada yorumları okuduğunuz paragrafta yapın ki ne için yorum yaptığınızı anlayayım.

Oylamayı yorum yapmayı unutmayıın:))

KAKTÜS & LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin