Bölüm 27

1.1K 103 47
                                    


03.03.2020

Aslı'dan:

Mert'lerin evine geldiğimde yatağına geçip oturduğumda Mert annesinin yaptığı haşlanmış mısırları getirdi.

"Al bakalım Aslı." Elindeki tabaktan birini alıp yemeğe başladığımda kapıyı kapatıp yanıma oturdu. Yemeye başladı.

"Film açayım mı?" Gülümsedim. Laptobu kucağına açıp rastgele bir film açtığında. Ona döndüm.

"Ne tür?"

"Komedi." Kafa salladım. Beni güldürecekti aklı sıra. Ona ayak uydurmaya karar verdim. Her sahnede gereğinden fazla güldüm. Mert bana endişeyle bakıyordu. Gülümsedim.

Her sahnede gülerken küçük çocuk yere düştüğünde gülmem kesildi. Gözlerim sızladığında bitirdiğim mısırı kenara koydum.

"Teşekkürler." Dedim çatallaşmış sesimle. Çantamı alıp evden hızla çıktım. Sokakta ilerlerken sokak lambasının arkasındaki ağaçlıklarda bir kadın silüeti görmemle gözümü sildim. Omuz silkip yürümeye devam ettim.

Eve anahtarla sessizce girdiğimde annemin odasının açıldığını duydum. Umursamadan odama girip kapımı kitledim. Annem kapıya kırarcasına vuruyordu ama umursamadım. Temiz kıyafetler alıp annemin yanından banyoya yöneldim. Kuvete girip suyu üzerime dökerken gözyaşlarım da yüzümden akan sulara eşlik ediyordu. Derin nefes aldım. Titreyerek. Ağzımdan hıçkırıklar kaçmaması için ellerimle dudaklarımı kapattım. Koca bir bedenin içinde hapsolmuş küçük bir kalbe sahiptim ve o kalbe sığmayan bi aşkı taşıyordum. Ağır geliyordu. Her şey...

Banyodan çıkıp bornozumu giydiğimde aynadaki buharı sildim. Ellerimi lavobonun iki yanına koydum. Kaşım ve dudağım patlamıştı.

Neden bana acı vermesine izin veriyorum?

Kendime acı çektirmekte üstüme yoktu. O Ahmet'i orada paramparça edecek kadar nefrete sahiptim. Ama karşımda Deniz varken kendime yeniliyordum. Babam yaşındaki mafyalara diz çöktürürken ona diz çöküyordum. Akan burnumu sildim. Aynada kendi gözlerime baktım.

"Sana zarar vermelerine izin vermeyeceksin! Duydun mu Aslı?! Seni ezemeyecekler! Ne yaşarsan yaşa?!" İçimden kendime söz verip göz yaşlarımı sildim. Ecza dolabından pansuman malzemeleri almak için çıkmıştım ki annemi kapıda gördüm. Bana sarılacakken geri çekildim. İlk defa acı çekmiyordum. O zaman neredeydi?

Yanından sıyrılıp ecza dolabındaki malzemeleri aldım. Banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra aynaya bakarak pansumanımı yaptım.

Bir daha kimsenin yaralarını sarmasına izin verme...

Banyodan çıktığımda kıyafetlerimi giyip yatağıma uzandım. Yarın edebiyat sınavı vardı ve uykumu almam lazımdı.

****

Sabah kalktığımda her şeyin bir kabus olmasını istedim. Ama yüzümdeki yaraları görünce gerçek olduğunu anladım.  Somurtarak okul üniformamı giyindim. Çantamı yerleştirip omzuma astıktan sonra kapıya yöneldim.

"Kahvaltı yapmayacak mısın?"

"Hayır." Fortmantodan babamın bıraktığı parayı aldım. Kapıyı çekip çıktığımda merdivenlerde Deniz'i gördüm. Bana bakıp hızlıca aşağı indi. Ofladım. Aşağı indiğimde Deniz kapının önünde bekliyordu. Beni görünce geri çekildiğinde yukarı baktım.

"Hasbinallah." Sokakta yürüyecekken karşı bina da bir kedi görmemle durdum.

Durmamam lazım. Durmamam lazım.

Durup kedinin önünde çöktüm. Elimi uzatır uzatmaz başını elime yasladı. Gülümsedim. Hayvanlar gerçekten insanlardan daha iyiydi. Hem de katbe kat. Çenesini sevdiğimde Hayriye teyzenin sesini duydum.

"Deniz hala gitmedin mi okula?"

"Hayır anne."

"Kimi bekliyorsun?"

"D-defne'yi." Yalancı.

"Hani Defne'yi babası bırakacaktı?" Deniz'e baktım. Yutkundu.

"Şey beni bekliyor Hayriye teyze." Ayağa kalktım." Dayanamadım kediyi sevdim de. Ondan bekliyor beni."

"Heh. İyi o zaman. Kardeş kardeş gidip gelin." Kafa salladığımda içeri girip camı kapattı. Deniz'e bakmadan yürüdüğümde peşimden geldi.

"Beni korumak zorunda değilsin."

"Sana soran olmadı."

"Kiminle gideceğimi biliyorsun değil mi?"

"Ne sikimle gidersen git!" Hızlandım. Hızlanıp omzuma vurdu.

"Düzgün konuş."

"Sanane amına koyayım?" Daha sert vuracakken geri çekildim. Yalpaladığında bileğinden yakaladım. Dengesini topladığında geri çekildi.

"Her neyse seninle uğraşmayacağım." Deyip hızlandığında kafamı olumsuz manada salladım.

"Senin manitan yok mu onunla gitsene."

"S-sanane be. İster tek giderim. İster manitamla."

"Koduğumun manitası." Arkasına dönüp çimdik attığında kaşlarını çattım.

"Ne dedin?"

"Koduğumun manitası dedim."

"Kime koyuyorsun lan sen?" Bana diklendiğinde içimdeki gülümseme isteğine engel olamadım. "Gülmesene." Dedi omzumdan ittirmeye çalışıp. "Gülme!" Derin nefes aldı. "Sana senden nefret ettiğimi söyledim. Hala gülüyorsun."

"Sen benden nefret etmiyorsun Deniz."

"N-ne?"

"İçimdeki aşktan nefret ediyorsun. Çünkü alışkın değilsin. Bu ülkeye uymayan bir aşk bu. Sence aşkın sınırları var mıdır? Hıh. Korkuyorsun, içimdeki o aşkın büyüklüğünden, o aşkın altında ezilmekten. Ama biliyor musun? Gerçekler acı olsa da kabul görmeye değerdir. Bunu unutma olur mu? Bir gün olur birini seversen aklından çıkarma olur mu?

Aşk nasıl bir şey biliyor musun? İlk başta anlayamazsın. Onu görünce kelebekler açar içinde. Konduramazsın kendine. Garip gelir. Nefret edersin. Birine hatta hiç değmeyecek birine bu kadar değer vermekten... Ezilirsin. O aşk sana o kadar ağır gelir ki. Taşımayamazsın.

İşte ben o yükten dün kurtuldum Deniz. Şimdi o yük sende. Başlarda ağır gelecek. Ama zamanla alışacaksın.

Ahmet'e ya da başka bir erkeğe bir gün gerçekten aşık olursan. Bu dediklerimi unutma." Yanından geçip gittiğimde arkamda kaldı.

Kurtulacağımı hissediyordum, bu hisler beni yakında terk edecekti. Ve ben o günü iple çekiyordum.

Sokağın başına geldiğimde duvara yaslı bir şekilde bana bakan Ahmet'i gördüm. Bana garip bir şekilde bakıyordu.

"Ne bakıyorsun lan it?" Bakışlarını kaçırdı. Bu çocukta bir şey vardı ama ne?Zamanla anlayacaktım.

Umarım Deniz'e zarar vermezsin Ahmet. Umarım bana bu kozu vermezsin...

Arkamdaki Deniz'le Ahmet'e bakıp dişlerimi sıktım. Hızlanarak sokaktan ayrıldım.

~~~~~

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Oylamalar güzel ama yorumlarda sadece birkaç kişi var. Eğer yorum yaparsanız hikayeyi daha iyi bir hale getirebilirim. Bilginize...

KAKTÜS & LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin