Hiçbir duygunun okunmadığı gözlerim, yalnızca camdan dışarıya odaklıydı. Şeffaf cam, dışarıdaki tüm bahar havasının içeriden net bir şekilde görünmesine neden oluyordu. Dışarıda olmadığım için mutluydum, çünkü kesinlikle ilkbahar ve yaz mevsimini sevmiyordum. Kış insanıyım sanırım. Hem de yaz mevsiminde doğmuş olmama rağmen...
Bunda bile çelişki vardı. Aslında hayatımın birçok yerinde çelişkiler olduğunu söyleyebilirdim. Zihnimdeki düşünceler, beynimi yoklayan fikirler de bunlara dahildi. Hepsi birbirleriyle bir savaş içerisindeydi sanki. Bir taraf bir konu üzerinde başka bir düşünceyi savunurken, diğer taraf bambaşka bir fikir sunuyordu, bu düşünceyle ilgili. Belki de aldığım nefeste bile çelişki yaşıyordum. Bu belirsizlik, beni daha önce hiç olmadığı kadar çok yoruyordu.
Sanki beynimde bir sürü insan vardı benim dışımda. Hani kalabalık ortamlarda herkes başka bir ağızdan konuşur, ses kirliliğine neden olurlardı ya? Aynen böyleydi işte. O ortam benim kafamdı. Konuşan insanlar ise beynimin içindekiler...
Ellerimle alnımı ovuşturdum. Çok düşünüyordum, bunu oldukça farkındaydım ancak kendime engel de olamıyordum. Bu kadar fazla düşünmezsem olmazmış gibime geliyordu, sanki bir detayı atlar ve bu da hayatıma mâl olurmuş gibi.
Biliyordum, böyle bir şey yoktu ama gerçekten kendime engel olamıyordum. Kafamdaki sesleri susturamıyordum. Bazıları şeytani yanlarını ortaya çıkararak beni delirme noktasına getiriyorlar, bazıları ise bir melek gibi iyi davranıp bende kendimi öldürme isteği yaratıyorlardı.
Ben kötü değildim, iyi hiç değildim. O arada sıkışıp kalmış bir insandım ve bu hâlimden de oldukça mutluydum. Ancak kafamdaki seslerin çok kötü ya da çok iyi olmaları beni sinirlendiriyordu.
"Bir şeyi atlıyorsun," diye araya girdi kafamdaki ses. "Biz senin kafanda olan ve senden bağımsız sesleriz. Senin düşüncelerin ve bizim düşüncelerimiz bu yüzden bağımsız. Sen araftasın, biz ise öyle değiliz. Ya iyiyiz ya kötü. Ya varız ya yok. Ancak şunu bil, Maria; Somut bedenlerimiz olmasa bile biz gerçeğiz. En az senin bizi duyduğun kadar."
Gözlerimi kısarak söylediklerini düşünmeye başladım. Haklıydı, onlar yalnızca kendi aralarında çelişkiye düşüyorlardı, kendi içlerinde değil. Ben ise kendi içimde çelişkiye düşüyordum.
Peki, arafta olmak iyi bir şey miydi?
"Değil," diye araya girdi bir başkası. O kadar fazlalardı ki artık kim olduklarını ezberlemeyi bırakmıştım. Sadece varlardı ve benim içimdelerdi. "Dediği gibi, biz ya varız ya yok. Ancak sen öyle değilsin. İyi de değilsin, kötü de. Karar ver artık, kimsin sen? Cennette misin, cehennemde mi? Söylesene, cennetin temiz ırmaklarını mı hak ediyorsun, yoksa cehennemin kızgın ateşini mi?"
Haklılığı karşısında bir şey diyemedim. Doğruydu tüm söyledikleri. Ben ne cenneti hak edecek kadar saf ve temizdim ne de cehenneme gitmeye mahkum bırakılacak kadar kötüydüm.
Ben, o cennet ve cehennem arasındaki boşlukta kalmış insan topluluğundandım. Bu bir ayrıcalık değildi, farkındaydım. Bu kötü bir şeydi. Bu, olmaması gereken bir şeydi.
Ellerimle saçlarımı çektim usulca. Beynim ağrıyordu artık. Bu kadar düşünmem zararlıydı.
Aslında bakarsak, beynimde bu seslerin olması da zararlıydı. Olmaması gereken bir şeydi. Sayılı insanda vardı belki de.
Şizofrendim.
Doktorumun söylediğine göre hastalığım buydu. Olmayan sesleri duymam, kendime zarar vermeye çalışmam, hepsi bundan ötürüydü. Fakat kabul etmiyordum, ya da etmek istemiyordum.
İzlediğim bir videoda görmüştüm, şizofren olan hastalar ilk başlarda böyle olduklarını kabul etmiyorlarmış. Fakat benimki böyle değil, benimkisi hastalık da değil. Benim arkadaşlarım bile var. Annem aksini söylese de onlar var. Bana defalarca kez onların gerçek olmadığını söylemişti. Ben ise reddetmiştim her defasında. Çünkü onların gerçekliğine tüm kalbimle inanıyordum.
Her gün yanımdalardı bir kere. Birlikte son ses müzik açıp çılgınca eğleniyorduk. Annem odaya girip bizi, daha doğrusu beni, uyarıyordu. Onu defalarca kez arkadaşlarımla tanıştırmak istesem de her defasında onları görmediğini söylüyordu.
Soruyorum size,
görmüyorsunuz diye bir şeyin varlığını reddedebilir misiniz?Öyleyse neden Tanrı'nın varlığına inanıyorsunuz? Onu da görmüyorsunuz.
Yoksa siz de mi benim deli olduğumu düşünüyorsunuz?
Bir tımarhaneye mi yatırılmalıyım sizce de?
Üzgünüm ama yanılıyorsunuz...
Çünkü onlar gerçek. Benim arkadaşlarım gerçek.
Sizi onlarla tanıştıracağım, siz ise bana inanmadığınız için kendinize acıyacaksınız.
×
Benim için çok farklı bir kurguyla geldiiim.
İlk bölüm beni pek tatmin etmedi ama diğer bölümler böyle olmayacak diye umuyoruum.
İlk bölüm hakkında düşünceleriniz neler?
Umarım beğenmişsinizdir.
Ay düşüncelerinizi çok merak ediyorum çıldıracağım ndbwkqnsknwbdpd
Sizi çok seviyorum.❤
Mutlu kalıın!
10.03.2020,
Salı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVİNÇLER VE SEVİLMEYİŞLER
Teen Fictiontamamlandı. × "Bir yıkımın altında kaldım. Yıkılan ise benim içim." × 28.02.2020, Cuma 20.06.2020, Cumartesi 10.06.2020, Çarşamba × @siwien'e