Bölümü kontrol etmediimm, yazım yanlışları olabilir.
Sizi seviyoruum!❤
×
Ona sırtım dönük bir şekilde durmaya devam ederken gözlerim
kısıldı."Senin için geldiğimi de nereden çıkardın?" diye sorduğumda, kapının kapatılma sesi geldi. Ardından bana doğru yaklaşan adımlarını duydum.
"Benim evimin önündesin, bu gayet yeterli bir sebep." dedi ve yanımda durdu. Omuzlarımız birbirine çarpmadı veya değmedi çünkü benden uzundu. Çok uzundu. Öyle ki, benim kafam onun omzuna ancak yetişebiliyordu.
Ellerini siyah eşofman altının ceplerine yerleştirdi ve o da benim gibi sokağın sonuna bakmaya başladı.
"Bu bir sebep sayılmaz," dedim bahane arar gibi. Çünkü biliyordum ki, onun için geldiğim büsbütün ortadaydı.
Sessizce gülüp kafasını önüne eğdi ve olduğu yerde, ayaklarıyla yavaş yavaş sallanmaya başladı. Ardından omuz silkti.
"Peki, dediğin gibi olsun."
"Öyle zaten."
"Tamam."
"Tamam."
Bir süre daha sessizce durduk ve bomboş olan sokağı izledik.
"Neyin var?" diye sordu en sonunda. Sesi ciddi ve durgundu. Gözlerini hafifçe kısmış, dudaklarını ise birbirine bastırmıştı.
Ben de omuz silktim.
"Hiçbir şeyim yok."
"Hangi anlamda?" diye sorduğunda durdum. Sonra yutkunmak zorunda kaldım, gözlerimi yere dikip, ellerimi hırkamın cebine koydum. Cevap vermemiş olmam, onun için en iyi cevaptı. O yüzden sustu.
Hiçbir şeyim yoktu. Ne düzgün bir ailem ne dengem. Duygularım da yok gibiydi. Ruhum zaten yoktu, söyledim ya, benim ruhum da kaybolmuş ruhlardandı.
"Anlatmak ister misin?"
"Belki evet, belki hayır."
"Anlatmak istersen dinlerim," dedi ve ne söylediğini anlayamadığım birkaç şey daha mırıldandı. Çok umursamayarak omuz silktim. Anlatmak istiyor ama bir o kadar da istemiyordum. Anlatsam rahatlayacaktım, bunun farkındaydım ancak anlatacak gücü kendimde bulamıyordum.
Birkaç dakika boyunca, ikimizin de elleri ceplerimizde -tek fark, onun eli eşofman altının, benim elim hırkamın cebinde olmasıydı- sonu caddeye çıkan sokağı izledik.
"Arkadaşların bayadır gözükmüyor," diye mırıldandığında ona dönüp ters bir bakış attım. Kaşlarını kaldırdı. "O anlamda demedim. Mecazi anlamda söyledim, yani şey... Neyse işte, anladın sen." Kendini söylediğini anlatmaya çalışması gözlerimi devirmeme neden oldu.
"Anlamadım, anlatsana." diye mırıldandım sinir bozucu bir şekilde. Bakışları bana döndü. Bir şey demedi ve beni izlemeye devam etti. İlk başlarda bu bir sorun sayılmazdı ancak bakışları benden ayrılmayınca sinirlenmeme neden oldu.
"Ne bakıyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Omuz silkti. Ben de bakışlarımı ona döndürüp yüzünü izledim.
"Adın ne?" diye sordu bir süre sonra. Onu taklit ederek omuz silktim.
"Seninki ne?" O da omuz silkti. Cevap vermemesini ve beni taklit eder gibi omuz silkmesini umursamayarak önüme döndüm.
"Sana ne diyerek sesleneyim?"
"Beni bundan sonra göreceğini de nereden çıkardın?"
"Görmeyecek miyim?" Buruk bir tebessüm can buldu dudaklarımda. Cevap vermedim. Çünkü bundan sonra beni istese de göremezdi.
"Cidden," diye mırıldandı. "Sorun ne?"
"Kayıp mı?" diye sordum ben de, onun sorusunu es geçerek.
"Ne kayıp mı?" dedi anlamayarak.
"Ruhun," dedim, gözlerim hafifçe dolarken. "Kayıp mı?"
Bir süre sustu ve verecek cevap düşündü sanırım. Ardından, "Sanırım," diye fısıldadı. "Sanırım öyle."
Birden ona döndüm. Gözlerimdeki yaşları geri gönderdim ve ellerimi cebimden çıkardım. "Hadi, seninle birlikte onları bulalım mı?" dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. Birkaç saniyenin ardından cevap verdi.
"Bu gücü kendimde bulabileceğimden emin değilim."
"Korkuyor musun?"
"Korkuyorum."
"Seni korkutan nedir?"
"Onu, en son bıraktığım gibi bulamayacak oluşum."
"Değişmiş midir?"
"Değişmiştir."
Ben de dudaklarımı birbirine bastırdım ve onu izlemeye devam ettim.
"Eve gitmek ister misin?" diye sordu uzunca bir zaman sonra. Kafamı iki yana salladım. Şu an bunu istemiyordum. O da kafasını salladı ve isteğimi kabullendi. Ardından arkasını dönüp kendisini kaldırıma attı.
"Çok sessizsin," dedim sessizce, ben de yanına oturarak. "Ve durgun. Önceki karşılaşmamızda böyle değildin."
"Beni tanımıyorsun ki," diyerek ellerini, daha doğrusu avuç içlerini, geriye koydu, kaldırıma yasladı ve hafifçe arkaya yaslandı.
"Sadece gözlem yaptım." diye mırıldandım. Cevap vermeyerek kafasını salladı yalnızca. "Kimsin sen?" diye sordum, geçen birkaç dakikanın ardından.
"Bilmem," dedi ve kafasını bana çevirdi. "Kimim ben?"
"Bilmem." dedim ben de onun gibi. Dizlerimi kendime çektim ve ellerimi etrafına sararak karşıdaki duvara bakmaya başladım.
"Sen kimsin peki?"
"Hiç," diye yanıtladım. "Öylesine biriyim işte." Gözlerini devirdiğini hissettim. Kendi ağzının içinde bir şeyler homurdandı.
Gökyüzü tamamen karanlığa büründü. Hayır hayır, karanlığa bürünmedi. Yıldızlar hâlâ oradaydı. Varlıkları bariz bir şekilde ortadaydı.
"Yıldızlar," diye mırıldandım. "Çok güzel değiller mi?"
"Bilmem," diyerek soruma ucu açık ve kısa bir cevap verdi. "Bence o kadar da güzel değiller."
Sustum ve gökyüzüne bakmaya devam ettim. Sabah oldu, güneş yavaş yavaş doğmaya başladı ve ben de saatlerdir oturduğum yerden kalktım. Yavaş yavaş sokağın sonuna doğru ilerledim. Nereye gittiğimi sormadı. Garipti. Sanki her şeyi biliyor gibi davranıyor, beni bir şeyleri anlatmam için sıkıştırmıyordu.
Bu iyiydi, belki ilerleyen zamanlarda arkadaşım olabilirdi. Fakat artık öyle bir imkân söz konusu dahi değildi. Ben gidecektim.
Ben, unutulanların şehrine gidecektim.
Unutulmak için.
×
Bölüm çok garip geldi. Hem hüzünlü hem de mutluluk verici...
Bu sizi sıkıyor mu bilmiyorum.
Yani, bahsettiğim şey kitaptaki dengesizlikler.
Sadece Maria'yı anlamanız için yapıyorum.
Umarım sıkmıyordur.
Final bölümünü ne zaman yayımlamamı istersiniz?
Bu gece veya öğleden sonra atabilirim.
Siz karar verin.
Güzel kalbinizden öperim.
Kendinize iyi bakın❤
![](https://img.wattpad.com/cover/215430404-288-k557688.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVİNÇLER VE SEVİLMEYİŞLER
Fiksi Remajatamamlandı. × "Bir yıkımın altında kaldım. Yıkılan ise benim içim." × 28.02.2020, Cuma 20.06.2020, Cumartesi 10.06.2020, Çarşamba × @siwien'e