Biraz hızlanıp, ileriye gidelim mi artık? ;)
****
Taha bebeğinin yanında uyuyakalan Firuze'yi izliyordu. Küçük oğlunun bir eli annesinin kolundaydı. Taha da öyle uyurdu, mutlaka Firuze'ye dokunurdu, ya eline ya tenine...
Biliyordu, içinden bir his Firuze ile artık birlikte olamayacaklarını söylüyordu. Hissediyordu bunu. Tüm hücreleri acıyordu bu düşünceyle, ama bu bir gerçekti; onlar birlikte mutlu olan bir çift değillerdi. Şimdi bu halleri ise gayet iyiydi. Evlilikte başarısızlığın dibine vurmuşlardı, ama belki başarılı birer anne-baba olabilirlerdi.
Bu düşünceyle gülümseyip, koltuğa daha çok yayıldı ve o manzarayı izlerken gözleri yavaş yavaş kapandı.
2 AY SONRA...
"Bu ne?" dedi Ayaz kadının bardağa doldurduğu sarı içeceklere bakarak.
Zeydan sevimli bir şekilde sırıttı, "Portakal suyu hayatım. Değişik ama. Çok güzel, iç sen iç," derken kendi eline alıp içmeye başladı, yan gözle de adama bakıyordu.
Ayaz içeceği eline alıp önce kokladı, burnuna gelen yabancı koku yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu. "Zeydan bunun içinde ne var Allah aşkına?"
"Çocuk yaptırıcı," diye mırıldandı ama adam duymadı.
"Ne?" diye yeniden sorunca, "Ya portakal suyu şerbeti. İç hadi."
Ayaz bardağı yerine koyup, gözlerini kısarak ona baktı. "Sence ben oradan bakınca aptal gibi mi görünüyorum Zeydan?" deyip hızla yerinden kalktı. "Hayır neden anlamak bu kadar zor, ben henüz sana doyamadım ya! Doyamadım!" diye bağırarak odaya giderken Zeydan da arkasından homurdanıyordu.
"Ben baba olmaya hazır değilim, sana doyamadım, paylaşamam seni henüz," derken adamın taklidini yapıyordu. "Laf!" deyip kendi sade portakal suyunu içti. "Şerbet de çok güzel ayrıca."
Ayaz ise yatak odasında yatağa uzanıp, düşüncelere daldı. Evet o da isterdi bir çocukları olsun, ama henüz çok erkendi. Bu sorumluluğun altından kalkabileceğini düşünemiyordu. Çocuk bambaşka bir hayata itecekti onları ve buna öncelikle hazır olmaları gerekiyordu. Sonuçta bebek demek sadece alt değiştirip yemek yedirmekle olmuyordu. İlgi lazımdı, ona ayrılan bambaşka bir zaman dilimi lazımdı. Bunlara hazır değildi henüz. Evlilikleri aniden olmuştu, sonra ayrı kalmışlardı, şimdi yeniden bir aradalardı ama daha çok yenilerdi. Oflayarak kalktı yerinden ve aşağı indi. Karısını yine bir pikeye sarılmış, yağan yağmuru izlerken bulunca, gülümseyerek mutfağa geçti ve ikisine kahve yapıp tekrar salona geçip kadının karşısındaki koltuğa oturdu. Bir kupayı kızın önüne bıraktıktan sonra o da bir süre sessizce yağmuru izledi.
Sessizliği Zeydan'ın sözleri bozdu, "Haklısın. Baba olmaya hazır değilsen seni zorlayamam. Ben... Sadece o gün Firuzan'ı görünce... Ne bileyim işte, anne olmak istedim. Biri beni koşulsuz, kuralsız, sınırsız sevsin istedim. Ben de onu canımı verecek, can verecek kadar çok seveyim istedim. Öyleymiş çünkü biliyor musun, insanın çocuğunun sevgisi diğer bütün sevgilerden üstünmüş."
Ayaz o ana kadar sadece dinliyordu, sonra gülümsedi. "İşte anlatmak istediğim de bu Zeydan. Şu an biz birbirimize doymadık. Bir bebeğe o yüzden hazır değilim. Öyle bir zamanda çocuğumuz olmalı ki, istediği her anı ona ayırabilelim. Onunla sürekli ilgilenelim."
Kadın başını aşağı yukarı salladı, "Anlıyorum. Tamam."
Ayaz yerinden kalkıp kadının yanına oturdu, "Ama hala üzgünsün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PLANSIZ BİR BOŞANMA HİKAYESİ / İKİNCİ ŞANS SERİSİ II - FİNAL
RomanceTüm planlarınızı alt üst eden iki şey vardır hayatta... Biri aşk... Biri ayrılık... İşte tam bu noktada başladı onların hikayesi... Plansız bir aşk... Hiç düşünülmeyen bir evlilik... ve beklenmeyen bir son: AYRILIK... Peki ya onun değerini o gittikt...