bölüm on bir

9.9K 950 98
                                    

"İmzala şunu."

Atabey, ilgisiz bakışlarla babasının önüne koyduğu belgelere baktı, başını kaldırıp, soğuk bir sesle, "Ne bunlar?" diye sordu.

"Annenin Şile'deki arazisinin izin belgeleri. Orası senin üzerine, üzerinde işlem yapılabilmesi için belgeleri imzalaman lazım." diye açıkladı Tamer Bey.

Atabey, sözleri anlamaya çalışarak baktı babasına bir süre.. Kaşlarını çatıp, "Üzerinde işlem yapılabilmesi için.." diye tekrarladı. Şok içindeki bakışlarını babasına dikti, "Annem öleli üç hafta oldu baba."

"Farkındayım Atabey." Adam bu muhabbetten sıkılarak iç çekti, "İmzala şunu."

"Sen.." Dişlerini sıktı. Anneciği öleli üç hafta olmuştu ve yas süresi daha bitmeden, adamın umurunda olan tek şey kahrolası arazi miydi? "Karın öleli üç hafta oldu," dedi dişlerinin arasından. "Üç hafta! Ne arazisi, ne imzası?"

Tamer Bey sert bakışlarını dikti oğluna. "Annen öldü, evet ama biz hala hayattayız Atabey. Ve yapmamız gereken işler var. Şimdi. İmzala şu lanet belgeyi." Sabrının bittiğini göstermek ister gibi dik dik baktı genç çocuğa, Atabey diklenerek "İmzalamıyorum!" dediğinde nefesi ağırlaştı, gözlerinin tonu koyulaştı.

"Beni öfkelendirme oğlum," dedi uyaran bir sesle. "Seninle bir işim yok. Sadece şu siktiğimin imzasını ver, sonra hangi cehenneme gidersen git."

"İnsan değilsin sen!" diye kükredi Atabey. "Duydun mu? İnsan değilsin sen. Ulan ne kadar oldu karın öleli? Açgözlü herif! Daha annemin toprağı soğumadan mallarına mı diktin gözünü?!"

Sağ yanağına sert bir yumruk patladı, Atabey iri ve güçlü bir adamdı ama onu bile yere düşürmeye yetecek sertlikte bir yumruktu. Bir süre boş gözlerle sızlayan yanağını tuttu, kafasını kaldırdığında babasının ona dümdüz bir şekilde baktığını gördü. "Bana ne yaptırdın, gördün mü," dedi adam ifadesizce. "Niye sadece sözlerimi dinlemiyorsun Atabey?" Sinirle kükredi, "Niye sadece lanet bir baş ağrısı olmak zorundasın?"

Dudağının kenarına bulaşan kanı elinin tersiyle silip, ayağa kalktı. "Bu bana dokunduğun son seferdi." dedi tiksintiyle. "Duydun mu beni Allah'ın belası? Bu bana dokunduğun son seferdi!" Gerçek nefreti taşıyan gözleriyle baktı babasına. "O kadar mutluyum ki annem öldüğü için.. Çünkü artık senin gibi iğrenç bir adama katlanmak zorunda değil. Senden kurtuldu! Ben de kurtulacağım Tamer Zorlu!"

Adam içi boş bir kahkaha patlattı oğlunun sözleriyle. "Asıl senden kurtuldu annen!" dedi zehir zemberek bir sesle, bir adım daha attı çocuğa doğru. "Onun bu hayattaki sınavı ben miyim sanıyordun? Sen hiç aynaya bakmadın mı oğlum? Sen mahvettin anneni. Sen doğduğundan beri hasta o kadın. Varlığınla bile hasta ettin onu! Çünkü sen busun! Beceriksiz, başarısız bir mikrop." Dengesiz bir gülüş sergiledi, "O kızın seni sevdiğini mi düşünüyorsun? Senden kurtulana dek bekle Atabey. Çünkü kurtulacak. Çünkü sen kimsenin istemediği bir hastalıksın..."

"Defol git!"

Kükreyerek, kan ter içinde uyandı adam uykusundan. Nefes nefese kalmıştı, yutkunarak az önceki iğrenç kabusun, daha doğrusu iğrenç anının etkisinden kurtulmaya çalıştı.

Babasıyla son görüşmelerinde söylediği laflardı bunlar. Atabey o günü hayatı boyunca unutmayacaktı. O gün, her şeyden kurtulduğu gün olması gerekiyordu. Bade ile her şeyi kararlaştırmışlardı. Gideceklerdi. Ailelerinden, acılarından, onlara yüklenen tün sorumluluklardan kurtulacaklar, bu lanet şehirden kaçıp gideceklerdi. Atabey ertesi gün kaçmıştı da. Ama beklediği şekilde değil. İki kişilik planlanan yolculuk, tek kişiye düşmüş ve adam için zehir olmuştu o kurtuluş gecesi.

YAKALA BENİ (devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin