bölüm on yedi

9.9K 1K 218
                                    

"Bir süre buralarda olmayacağım Burak, ama senin etrafta olmanı istiyorum. Telefonum her an açık olmayabilir, ama acil şeyleri bana mesaj atabilirsin.." Bade, asistanıyla konuşurken dosyalarını son kez gözden geçirmeye devam ediyordu.

Eve iki haftadır hiç uğramamıştı. Onu merak etmemeleri için Dilara'ya iyi olduğuna dair kısa bir mesaj atmıştı, bunun dışında ne abisinin, ne de babasının mesajlarına da, aramalarına da cevap vermemişti. İkisiyle de yüzleşecek kadar gücü yoktu. Olanlar hakkında Atabey ile konuşmak yeterince kötüydü, bir de abisinin gözlerine bakıp yaşadığı kötü anıları tekrardan anlatamazdı. En azından şimdi değil.

Atabey ile konuştukları gün aklından silinmiyordu.. Adamın o ezilmiş, mahvolmuş hali kabuslarında kovalıyordu Bade'yi. Erdem'in iyileştiğini ve her nasılsa Atabey'in mahkeme bile olmadan salındığı haberini aldığında, adamın oğullarının mezarına gitmek isteyeceğini biliyordu. Yanılmamıştı. Mezarlığa yaklaşırken, Atabey'i çökmüş, bir mezar taşıyla konuşurken görünce.. İlk düşüncesi, bebeğimi ilk defa benden başkası ziyaret ediyor, olmuştu.

Ne yapacağını, bu saatten sonra nasıl davranacağını bilmiyordu. Senelerdir ilmek ilmek ördüğü tüm duvarları yıkılmıştı. Atabey ondan nefret ederken her şey daha kolaydı. Adamın nefret dolu gözlerine bakmak canını bu kadar acıtmıyordu. Ama mezarlıkta kırık bir halde oturan Atabey'in acı dolu gözlerine bakmak... dayanamayacağı bir yüktü.

"Ortaklarımız sorarsa, nerede olduğunuzu söyleyeyim Bade Hanım?" Burak, sorusuyla kadının dikkatinin dağılmasını sağladı. Bade başını kaldırıp bir süre genç çocuğun suratına baktı, sonra omuzlarını silkip, "Yıllık izne çıktığımı söyle."

Burak ona düz bir ifadeyle baktı, "Siz hiç yıllık izne çıkmazsınız Bade Hanım."

Senelerdir hiç dünyam başıma yıkılmamıştı Burak. Bade tüm sözlerini yutup, başını kaldırdı ve asistanına gülümseyerek baktı, "Her insanın dinlenmeye ihtiyacı olur Burak. Benim bile." Burak sessizce başını sallayarak cevap verdi kadına, "Başka bir isteğiniz yoksa.."

"Çıkabilirsin Burak. Çıkmadan önce seni son kez görürüm."

"İyi yolculuklar Bade Hanım."

Adamın çıkmasının ardından, Bade çekmecesinden iş ajandasını çıkardı ve bir süre toplantılarını kontrol edip, Burak'a son defa bilgi vermek için bazılarının üstünü çizdi. Kapı çalınmadan açıldığında, tüm dikkati dosyalarının üzerindeydi, kafasını kaldırmadan, "Bir şey mi oldu Burak?" diye sordu.

"Bade.."

Duyduğu sesle şok içinde kafasını kaldırdı ve karşısında abisini gördü. "Abi... ben.." Ne diyeceğini bilemeyerek sustu, Barbaros her zamanki gibi düzgün takım elbisesini giymiş, geri taranmış saçları ve traşlı suratıyla düzenli çekiciliğiyle karşısındaydı. Ama adamın kahve gözlerinin içindeki yorgunluğu, kırgınlığı görmemek imkansızdı. Bunu görmek, Bade'yi adamın çaresiz mesajlarını dinlemekten daha çok yaraladı. Yutkundu, "Abi, ben seni arayacaktım.."

"Konuşma."

Barbaros, ifadesiz bir sesle elini kaldırıp kardeşinin konuşmasını engelledi. Bade, sanki ayaklarına çimento dökmüşler gibi, olduğu yerde hareketsizce adama bakıyordu. Barbaros ona doğru bir adım attığında, refleks olarak o da bir anda hareket edip adama doğru bir adım attı. Kalbi deli gibi atıyor, abisinin ifadesiz suratı ödünü kopartıyordu. Niye konuşmuyordu? Niye bir şey söylemiyordu? Barbaros'un suratına baktığında, Bade'nin aklına gelen ilk şey, benden utanıyor, olmuştu. Senelerce kabuslarına girmişti bu an. Abisi öğrenecek, Bade'den utanacak ve nefret edecekti. Başına gelen hiçbir şeyi kendisi istememişti, o bir kurbandı ama yine de senelerce bu suçluluk psikolojisinden kurtulamamıştı. Barbaros'un tepkisizliği de kadına yardımcı olmuyordu.

YAKALA BENİ (devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin