bölüm yirmi

9.3K 988 236
                                    

Bade, bahçe kapısına yaslanıp bir süre dalgın gözlerle çiçekleriyle uğraşan arkadaşını seyretti.

Atabey ile dün sahilde geçirdikleri günün ardından apar topar oradan ayrıldığından beri adamı görmemiş, bugün de evden çıkmayı reddetmişti. Atabey'de karşısına çıkmamış, eve gelmemişti. Sanırım kadına zaman vermek istiyordu.. Bade ona bir yakın, bir uzak davranmasının çocukça olduğunu biliyor ama bir türlü işin içinden çıkamıyordu. Atabey'e her baktığında, adam suratına o edepsiz sırıtışını her geçirdiğinde, mavi gözlerinin kendisine hayranlık ve aşkla dikildiğini her gördüğünde her şeyi unutuyordu. Yıllar boyunca bir defa olsun yaşadığı berbat şeyleri düşünmeden uyandığı bir gün olmamıştı. Antalya'ya geldiğinden beri, sabah uyandığı ilk şey Atabey oluyordu. Ve ilk defa, bu kötü bir anlama sahip değildi. Atabey'in ona bakışını hatırlıyordu. Söylediği güzel sözleri. Ondan vazgeçmeyeceğini. Komik esprilerini.

Ama hemen sonrasında Atabey'in onu evden kovuşu geliyordu aklına. Kadına bir fahişe gibi davranması. Kadının bir fahişe olduğunu ima etmesi.

Bazen kendisine kızmadan edemiyordu. Olayların bu raddeye gelmesinde tek suçlu Atabey değildi. Daha çok çabalayabilirdi. Adama bir şekilde ulaşabilirdi. Ama korkmuştu. Korkmuştu ve çok utanmıştı. Her zaman ertelemişti. Hamileliğini öğrendiğinde, Atabey'e ulaşıp adama her şeyi anlatabilirdi... ama bunlar büyük bir keşkeden ibaretti.

Ve keşkelerin gerçeklere hiçbir faydası dokunmadığını öğreneli uzun yıllar olmuştu.

İçini çekip, yaslandığı yerden doğruldu ve bir adım atıp, çıplak ayaklarıyla serin çimene bastı. Saat akşam beşe yaklaşıyordu, hava bunaltıcı öğlen sıcaklığından biraz olsun kurtulmuş, ılık bir serinliğe kavuşmuştu. Bade, Sinem'in tam arkasında durup, yumuşak bir sesle, "Sinem.." diye seslendi arkadaşına. Sinem, çiçeklerle uğraşmayı bırakıp arkadaşına döndü, "Efendim?" diye sordu. Aklı karışık olan tek insan Bade değildi, Sinem'in iri kahverengi gözlerinde de sabahtan beri bir durgunluk hakimdi. Bade ona bakarken başını hafifçe yana eğdi, "Artık vakti geldi, biliyorsun, değil mi?"

Sinem'in gözleri titreşti, "Neyin?" diye anlamamış gibi sordu fakat ikisi de anladığını biliyorlardı.

"Geri dönmenin." dedi Bade. "Olanlarla yüzleşmenin."

Sinem'in bakışları çiçeklerine kenetlendi, Bade yanına çöküp bağdaş kurarak oturdu. Bir sürelik sessizlikten sonra, "Biliyorum." diye mırıldandı Sinem. "Biliyorum. Artık geri dönmeliyim. Açıklama yapmalıyım. Aileme, Cüneyt'e, onları hiç ilgilendirmese bile magazincilere!.." Son cümlesini alayla söyledikten sonra, dudakları titredi. Başını Bade'ye çevirdi, arkadaşına bakan gözlerine korku ve çaresizlik hakimdi. "Ama korkuyorum Bade. Çok korkuyorum."

Bade, kolunu arkadaşının omzuna dolayıp onu kendisine çekti ve Sinem'in kahve saçlarına bir öpücük bıraktı, "Biliyorum.." diye mırıldandı, "Korktuğunu biliyorum. Ama sana söz veriyorum Sinem, her dakikasında yanında olacağım. Seni asla tek bırakmayacağım."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YAKALA BENİ (devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin