10

195 95 1
                                    


Acı çekmiş insanlar tehlikelidir
Çünkü savaşmayı iyi bilirler.

Onuncu bölüm

Abla kardeş beraber uyuyorlardı. Bir yerlerde bir telefon çalıyordu fakat ikisinin de umrunda değildi. Ülkü bu işkenceye daha fazla dayanamayacağını anladığında komidini yokladı. Telefon orada değildi, gece düşürmüş olabileceği aklına geldiğinde elini aşağı indirdi.

Bulmuştu.
Ekrana bakmadan açtığı telefonunu kulağına dayadı.

"Ülkü nerdesin kızım ya?" Sinem'in cırtlak sesi Ülkü'nün uyku sersemi olarak duymak isteyeceği son sesti.

"Ne oluyor?" Ülkü'nün uykulu ve sinirli sesi, karşı tarafı şaşırtmıştı.

"Nasıl ne oluyor?.. Bu günkü buluşmayı unutmuş olamazsın!" Ülkü'nün kafasında çakan şimşekler gözlerinin açılmasına neden oldu. Telefonu kapatıp komidine fırlattıktan sonra, dolabına ilerledi. İlk bulduğu elbiseyi eline alıp banyoya ilerledi. İlk önce yüzünü yıkadı. Daha sonra giyindi, ardından dişlerini fırçaladı ve saçlarını yaptı. Elbisesinin altına bir ayakkabı seçip makyajını yapmaya koyuldu. Büyük küpelerini kulağına takıp anahtarını, cüzdanını ve telefonunu bulduğu küçük çantanın içine sıkıştırdı.

Merdivenleri acele bir şekilde indi ve mutfağa girdi. Hiç takılmayacağı bir konuydu onun için geç kalmak. Fakat buna rağmen geç kalmasına takılmıştı. Dolaba onun için hazırlanmış portakal sularından birini aldı ve evden ayrıldı.

Arabasına doğru ilerlerken nedenini anlamadığı bir şekilde Asrın'ın arabasının burada olup olmadığına baktı. Araba burada değildi, bir kaç saniye "neden" sorusunu sordu ve ardından bunun kendisini ilgilendirmediğini düşünerek arabayı çalıştırdı. Hızlı bir şekilde oturdukları yerden ayrılırken, portakal suyunun ağzını açtı.

Normal bir gün gibiydi, Ülkü bunu garipsemişti. Bir kaç gündür yaşadığı bu sıkıntılı hayat onun gerilmesine neden olmuştu. Araba her zaman geldikleri kafenin önünde durduğunda çantasını alıp indi.

İçeri girdiğinde onlar için ayrılan büyük masaya doğru ilerledi. Arkadaşları buradaydı. Sinem, Ülkü'yü gördüğü gibi ayağa kalktı. Küçük bir sarılmadan sonra aralarında havadan sudan sohpetler dönüyordu. Gurup tam olarak toparlanmamıştı. Ülkü kimin burada olduğuna dikkat etmek için gözlerini etrafında dolandırdığında tanıdık bir yüzle karşılaştı.

Asrın buradaydı. Göz göze geldiklerinde Asrın normalde hiç yapmayacağı bir şey yapıp, göz kırptı. Ülkü'nün çatık kaşları ile karşıladığı bu göz kırpış küçük bir alay barındırıyordu. Ülkü, Asrın'ın çift karakterli olduğunu düşünüyordu.

Masadaki çoğu kişi toparlanmıştı fakat Okan ortada değildi. Bir anlığına kaşları çatıldı Ülkü'nün, Okan böyle toplantıları kaçırmazdı. Neden ortada yoktu?

Gözleri Asrın'a çevrildi. Okan'a bir şey mi yapmıştı? Şaşkınlıkla açılan gözleri hala Asrın'ın üzerindeydi. Asrın masadaki misafirleriyle ilgilenmeye devam ediyordu. Yerinde huzursuzca kıpırdandı. Masadaki kızlardan izin isteyip lavaboya yürüdü.

Ellerini yıkadı ve bir kağıt havlu ile kuruladı. gergin hissediyordu. Ellerini önündeki mermere dayadı ve derin bir soluk çekti. Kapalı olan gözleri, kapıdan gelen gürültü ile açılmıştı. Asrın tüm yakışıklılığıyla karşısında duruyordu. Onu süzmek istemiyordu, ondan ekilendiğini anlamasını istemiyordu. Etkileniyor muydu?

"Neden buradasın?" Ülkü'nün sessizce çıkan sesi içini yeşertmişti Asrın'ın. Sesini duymayı özlemişti.

"İyi olup olmadığını merak ettim" Asrın aklına gelen ilk saçma yalanı söylediğinde Ülkü kısa bir bakış attı. Bu yalanı yemediği bariz belliydi. Üstelemedi, burda olması onu rahatlatmıştı.

Melek ile ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin