11

166 84 8
                                        


Onbirinci bölüm...

Yakın olana uzak düşmek,
hüzün olarak yeter insana.

"Karmaşık"

Kendinden emin bir eda ile yürüdü geniş koridorda. Topuklu ayakkabılarının çıkarttığı sesi duyanlar kafalarını çevirip ona bakıyorlardı. Çoğunluğunun hayran kaldığı bu bakışlar karşılıksız kalıyordu. Özenle buklelenmiş saçları, kulaklarına taktığı büyük siyah küpeleriyle bir şahesere benziyordu. Özenle seçilmiş kıyafetlerinin yanı sıra sıktığı parfüm bile koridorda izini bırakıyordu. Biçimli dudaklarını öne çıkaran kırmızı rujun yüzüne özenle seçildiği aşikardı. Bir televizyon mankenini aratmayan yürüyüşüyle etilemediği kimse kalmadan devam ediyordu.

Kırmızı halıda süzülür gibi yürüdüğü koridorda, ulaştığı odanın kapısını iki kere tıklayarak içeri girdi.

"Anne." Ülkem annesini görmek için şirkete gelmişti. Asıl planın farklı olmasına rağmen oldukça profesyonel yaklaşıyordu. Stabil davranmaya çalışıyor normal davranıyordu.

"Canım hoş geldin." Ülkem annesini başıyla onayladı. Büyük masanın önündeki tekli koltuğa oturdu.

Annesi onunla sohpet etmeye çalışıyor olsa bile ülkem o kadar odaklanmıştı ki, kısa cevaplar vererek konuşmayı sürdürüyordu. Annesi masanın üzerinde duran telefonu alıp kahvelerini söyledikten sonra konuşmaya devam ettiler.

Söze gitmek için annesinin söylediği kahvelerin gelmesini bekliyordu fakat annesi boğazını temizledi ve ondan önce davrandı. Ona sormak istediği şeyler vardı ve Ülkem buna hazırlıklıydı.

"Ülkü'yü bu ara hiç iyi görmüyorum, onun için ne yapabiliriz?" Annesinin sözlerinden sonra "Ben bir şeyler yapıyorum" diye geçirdi içinden Ülkem. Onun iyi olmadığının farkındaydı ve bu sorunu çözmek için adımlar atacaktı.

"Ona daha fazla vakit ayırıyorum anne ve hep öyle yapacağım." Ülkem net konuşup konuyu kapatmıştı. Annesinin içine sinmediğini adı gibi biliyordu.

Kapı çalındı ve elinde tepsi olan bir kadın içeriye girdi. Kahveleri bıraktıktan sonra dışarı çıktı.

"Ben aslında seninle bir şey konuşmak istiyorum." Annesi dikkat ve merakla onu dinliyordu. Derin bir nefes alarak yudumladığı kahveyi önündeki sehpaya bıraktı ve konuştu.

"Ben burda işe başlamak istiyorum." Ülkem annesini şaşırtmıştı. İstediği meslek pazarlama değil, uluslar arası ilişkilerdi. Babasının yanında da bu vasıfta iş yapıyordu. Birden ne olmuştu da böyle karar değiştirmişti?

"Ülkem bir sorun mu var babanla?" Ülkem annesinin böyle düşünmesini istemiyordu. Bir yalan uydurmalıydı. Bu konuda bir hazırlık yapmamıştı. Aklına gelem ilk yalanı söylemişti.

"Hayır, bir sorun yok. Sadece uluslar arası ilişkilerden ziyade biraz da pazarlama ile ilgili şeyler öğrenmek istiyorum. Kendimi geliştirmek açısından." Ülkem iyi toparlamıştı. Annesi onun ne kadar zeki ve bilgiye aç olduğunu biliyordu. Bu yüzden yalana inanması oldukça kolay olmuştu.

"Asrın ile görüşüp sana geri dönüş sağlayacağım." Annesi gülümseyerek cevap vermişti ancak Ülkem bu işi kendisi yapmak istiyordu. Yüz yüze konuşmak daha etkileyici olacaktı ve Ülkü'nün bu denli anlattığı adamı merak ediyordu.

"Aslında onunla kendim görüşmek istiyorum" Ülkem annesine doğru sorgulayıcı bir bakış attı. Annesi ise telefonu eline alıp bir numara tuşladı.

"Asrın, merhaba. Yerinde misin?... kızım burda bir iş görüşmesi gerçekleştirmek istiyor... tamamdır teşekkür ederim.."

Kısa bir konuşmanın ardından annesi telefonu kapattı. Ülkem derin bir nefes alarak annesini bekledi.

Melek ile ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin